Asurlular, Irak-Musul çevresinde yaşayan Sami kökenli bir halktır. MÖ 2000 sonrasında Doğu ve Batı uygarlıkları arasındaki ticaret yolları üzerinde egemenliklerini kullanarak hızla gelişmiş ve topraklarını genişleterek imparatorluğa dönüşmüştür.
Asurlular hem Mezopotamya’da hem de Anadolu’da önemli siyasi ve ticari değişimlere neden olmuştur. Anadolu’da Asurlulara ait çivi yazısıyla yazılmış kil tabletler, burada tarihî çağların başladığını göstermektedir. Babil Kralı Nebupolassar (MÖ 625-605) Medlerle birlik olmuş ve Asur Devletine MÖ 612 yılında son vermiştir.
Asurlular mimaride birçok bakımdan Sümer Dönemi’nde oluşan köklü gelenekleri devam ettirmişlerdir. Mimari yapılarında fırınlanmış kerpiç veya sırlı tuğla kullanan Asurlular, kentlerde ise Hititlerde olduğu gibi çift sıra kalın surlar yapmışlardır. Kent kapılarında ve surlarda Hititlerden farklı olarak taş yerine kerpiç kullanılmıştır.
Mezopotamya geleneğine uygun olarak anıtsal yapılar sel baskınlarına karşı bir set ya da tepe üzerine inşa edilmiştir. Saray yapıları kompleks binalar olup birbirine geçişleri olan avlular çevresinde sıralanmış salonlardan meydana gelmektedir. II. Sargon ve II. Asurbanipal sarayları Asurlulara ait saray mimarisinin en önemli örnekleridir. Asur evleri ahşap üzerine toprak örtülerek düz damlı olarak yapılmıştır.

Asurlular tapınak olarak Sümer geleneğine uygun yedi katlı zigguratlar yapmışlardır. Asurlularda cenaze evin bir odasının zeminine gömüldüğü için şehirlerde kent dışı mezarlıklar yoktur. Kral ve soylular için ise kare ya da dikdörtgen planlı yer altı mezar odaları yapılmıştır.
Asurlarda Heykel ve Kabartma Sanatı
Asurlular genellikle tapınaklara armağan olarak yaptıkları heykel ve kabartma sanatlarında güzide eserler vermelerine rağmen heykellerden çok azı günümüze ulaşmıştır. İngiltere’deki British Müzesinde yer alan kral II. Asurnasirpal’in heykeli Asur heykel sanatının önemli örneklerindendir. Asur şehirlerindeki anıtsal yapıların kapılarında bulunan kanatlı, insan başlı ve beş ayaklı boğa heykelleri ile üst yarısı kadın ya da erkek heykeli formunda olan sütunlar Asurlulardan kalan ilgi çekici eserlerdir.

Asurlularda devletin gücünü ve kralın başarılarını ölümsüzleştirmek amacıyla saray duvarlarını süsleyen figürlü kabartmalar, ulaşılan seviyeyi gösteren en önemli eserlerdir. Özellikle Asur Kralı II.Sargon’un sarayında bulunan kabartmalarda aslan figürüne hem önden, hem de yandan görünür bir ifade vermek büyük ustalık ve kabiliyet gerektirmektedir. Saray duvarlarındaki orthostatlar Asur kabartma sanatının en güzel örnekleridir.

Taş bloklar üzerine işlenen sahneler; sefer ve sefer sonrasında yapılan kutlamalardan, dinî törenlerden ve av sahnelerinden seçilmiştir. Mezopotamya için yeni olan taş levhalar üzerine bir öykünün arka arkaya film şeridi gibi öyküleyici bir anlatımla işlenmesi Asurluların kabartma sanatına getirdiği bir yeniliktir.
