Beslenme yoluyla aldığımız monomer besinler, vitaminler ve mineraller; ağız, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsakta emilerek dolaşım sistemine verilir. Sindirimi tamamlanmış besinlerin emilimi ince bağırsakta, bağırsak epitelinden aktif ya da pasif taşımayla gerçekleştirilir.
Örneğin, bağırsak boşluğundan epitel hücrelere fruktoz, amino asitler, vitaminler ve glikoz difüzyon ile geçebilirken amino asitler ve glikozun çoğu aktif de taşınabilir. Buradan da kılcal kan damarına geçer.

Besin maddeleri bakımından zengin kanı villuslardan uzaklaştıran kılcal damarlar, karaciğere doğrudan giden kapı toplardamarında birleşir. Sonra kan, karaciğerden kalbe, kalpten de diğer doku ve organlara iletilir. Bağırsaklardan toplanan kanın karaciğerde buluşmasının bazı avantajları vardır. Örneğin kan, dolaşımla tüm vücuda yayılmadan önce karaciğer tarafından besin içeriğindeki toksik maddeler etkisiz hâle getirilir. Kandaki fazla glikoz karaciğerde glikojen olarak depolanır.
Yağların sindirilmesiyle oluşan ürünlerin emilimi ve taşınması farklı bir yol izler. İnce bağırsakta lipaz aracılığıyla parçalanan yağlar, yağ asitleri ve gliserole dönüştürülür. Bu ürünler, epitel hücreleri tarafından emilir ve yeniden trigliserit oluşturulur. Ardından trigliserit; fosfolipit, kolesterol ve proteinle kaplanarak şilomikron denilen suda çözünebilir kürecikleri oluştururlar.

Bağırsaktan çıkan şilomikronlar, lenf kılcallarına aktarılır. Lenf kılcallarındaki şilomikronları içeren lenf sıvısı, lenfatik sistemin daha büyük damarlarına geçer ve sonunda kanı kalbe götüren büyük toplardamara dökülür.

