İskelet yapısında en sık görülen hastalıklardan biri eklem romatizması olarak bilinen romatoid artrittir. Yaygın olarak el, ayak eklemleri ve el bileğinde görülür. Daha çok sabahları eklemlerde ağrı ve sertlik, şişme, kızarıklık ve yanma hissi veren bir hastalıktır. Ayrıca eklem şeklinin bozulması, kişide görülen halsizlik, ateş, kansızlık, cildinin altında görülen yumrular şeklinde belirtileri vardır.
Hastalığın nedeni olarak genetik yatkınlık gösterilmekle birlikte çevresel faktörlerin (sigara içilmesi, geçirilen enfeksiyonlar vs.) de etkili olduğu düşünülmektedir. Eklem ve çevresinde gelişen iltihaplanma zamanla eklemdeki kıkırdak, kemik ve bağlarda hasara yol açar. Hatta uygun zamanda tedavi edilmezse sakat kalmaya neden olabilir.

Bir diğer iskelet hastalığı kireçlenme olarak bilinen osteoartrittir. Bu hastalık, karşılıklı duran iki eklem kıkırdağının yıpranıp alttaki kemik dokunun çıkması ve eklem sıvısının azalmasıyla ortaya çıkar. Bu bakımdan eklemlerde kireç biriktiğini düşünmek, bu hastalık hakkında oluşmuş yanlış bir inanıştır. Hareket sırasında duyulan kıtırt sesi, kemik çıkıntıların doku yüzeyinden görülmesi, harekete bağlı ağrı artışı gibi belirtileri vardır. Teşhisi röntgen çekilerek yapılabilir. Yük binen ve çok sık kullanılan eklemlerde daha çok görülür. Bunun yanında, obez kişilerde, profesyonel olarak futbol , tenis oynayanlar ile uzun mesafe koşucularında hastalığın görülme sıklığı daha fazladır.
Romatoid artrit: Artrit, eklem iltihabı anlamına gelir. Eklemlerin, öncelikle tutulmasıyla başlayıp birçok organ ve sisteme yayılabilen otoimmün (kişinin bağışıklığını sağlayan hücrelerin kendi dokularına saldırması) hastalığa, romatoid artrit denir. |
Romatoid artrit ve osteoartrit hastalıklarının başlangıç evrelerinde; ilaç tedavisi, eklemleri zorlayacak hareketlerden kaçınma, besin takviyesi, fiziksel egzersizler gibi yöntemlerle hastalık sürekli takip edilir. İlerleyen evrelerde ise uygun cihazlar hastanın eklem bölgesine, cerrahi yöntemlerle nakledilerek tedavi sağlanabilir.
Kemik hastalıklarından bir diğeri ise kemiklerdeki mineral eksilmesinden kaynaklanan ve tanınan bir hastalık olan osteoporozdur (kemik erimesi). Kemik doku ara maddesindeki organik madde miktarındaki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkan kemik zayıflığıdır. Genellikle kırklı yaşlardan sonra görülmeye başlar ve erkeklere oranla kadınlarda bu hastalığa daha sık rastlanır.
Hareketsiz yaşam, kötü beslenme, östrojen hormonunun azalması (menopoz) gibi etkilerle birlikte protein metabolizması yetersizliğine bağlı bulunan pek çok hastalık, osteoporoza neden olabilir. Kemik yoğunluğu ölçülerek hastalık tespit edilir. Tedavi edilmezse iyileşmeyen kırıklara yol açabilir. Hastalıktan korunma yolu kalsiyum, magnezyum ve fosfor minerallerini ve D vitamini içeren besinleri vücudun ihtiyacı kadar her yaşta tüketmek ve düzenli egzersiz yapmaktır.
Menisküs, diz ekleminin ortasındaki kıkırdak parçadır. Eklem yüzeyini kaplayarak eklemi yastık gibi destekler. Dizde C şeklinde, iç ve dış olmak üzere iki menisküs bulunur. Menisküsler, kaval kemiğinin ortasına bağlanarak bu kemiğin uyluk kemiğiyle temasını sağlar. Ağır yük taşıma ya da egzersizde diz eklemine binen yükü emerek etkiyi azaltır. Yük kaldırma sırasında vücut dizlerin üzerinde kuvvetlice döndürüldüğünde menisküs yırtığı oluşabilir.
Yırtık, diz ekleminde ağrı, şişlik ve dizlerde kilitlenmeye neden olur. Ağrı ya da şişlik giderilinceye kadar soğuk uygulamak, bacak altına yastık yerleştirerek dizi yüksekte tutmak faydalı olabilecek tedavi yöntemleridir. Büyük yırtıklarda ise cerrahi müdahale, kaçınılmaz bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır.

Kırık, çevreden gelen zorlanmalar nedeniyle veya özellikle yaşlılıkta kendiliğinden kemiğin anatomik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kapalı ve açık kırık şeklinde iki çeşit kırık oluşabilir. Açık kırıkta deri bütünlüğü bozulurken kapalı kırıkta bozulmamıştır. İyileşme kırık oluştuğu anda başlar, düzenli kemik uçları birleşene dek devam eder. Kemik kırıkları, hücrelerde ölüme ve periostta yırtılmalara neden olabilir. Kırık kemik uçları; komşu dokulara ve damarlara zarar verebilir. Kırığın belirtileri arasında; harekette zorluk, hareketle artan ağrı, şekil bozukluğu, kanama ve morarma yer alır.
Çıkık, eklem yüzeylerinin kalıcı olarak birbirinden ayrılmasıdır. Zorlanmalar ve eklemde ters hareketler çıkık oluşumuna neden olur. Eklemde şişme, kızarma ve ağrı şeklinde belirti verir.
Burkulma, eklem yüzeylerinin zorlanmalar sonucu anlık olarak ayrılmasıdır. Belirtileri çıkıkla aynıdır. Kırık, çıkık ve burkulmalarda hareketi azaltacak yastık gibi destekleyiciler kullanılarak gerekli ilk yardım teknikleri konusunda sağlık ekibinden yardım alınmalıdır.
Bu hastalıklar dışında daha farklı durumlarla da karşılaşılmaktadır. Kasların uzun süre ve aşırı çalışması durumlarında; kas kütlesini arttırmak için yapılan aktivitelerde, aktin ve miyozin ipliklerinin, sarkome- rin kasılma oranına bağlı olarak kas gelişir. Kas, sinirini kaybettiğinde normal boyutunu korumak için gerekli olan kasılma uyarısını alamaz. Yaklaşık iki ay içinde kasta dejenerasyon başlar, kas işlevini yitirir ve bulunduğu yerde yağ dokusu oluşmaya başlar.
Vücut fonksiyonlarında bozukluk veya eksiklik olan insanların etkin tedavileri ve başkalarına bağlı kalmadan yaşabilmeleri için biyomekatronik sistemler geliştirilmelidir. Nöroprotezler, yapay organlar ve robotlar geliştirilerek oluşturulan bu sistemler, insanlığın hizmetine sunulduğunda özellikle kazalar veya vatan savunması sırasında vücut fonksiyonlarını kaybetmiş kişilerin toplumdaki yerlerini sağlıklı bir şekilde almalarına imkân verecektir.
Bilgi Notu_________________________ Egzersiz: Düzenli egzersiz yapmanın sağlığımız için ne kadar önemli olduğu herkes tarafından biliniyor. Egzersizin, başta obezite olmak üzere şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi rahatsızlıklara karşı oldukça koruyucu olduğu bir gerçektir. Fakat Southern California (Southırn Kaliforniya) Üniversitesi bilim insanları 2015’te egzersiz yapamayanlara umut olan bir hormon ilan ettiler: Mots-c hormonu. Bu hormon egzersizin etkilerini taklit ederken en çok kas dokusu üzerinde etkisini göstererek çalışır. Diğer hormonların aksine bu hormonun mitokondriyal DNA’dan kodlandığı düşünülmektedir. Hormon, yağlı diyetle beslenen fareler üzerinde denendi ve başarılı sonuçlar verdi. Uzmanlar, bu hormonun vücudun insülin hormonuna karşı olan duyarlılığını arttırarak kan şekerini düşürdüğünü, hızlı kilo vermeyi sağladığını belirtti. Bu hayvanlarda; mots-c tedavisi, yaşa bağlı ve yağlı diyetle başlayan insülin direncinin yanı sıra obeziteyi de önlediği gözlendi. Yaşlı farelerde, genç farelere oranla daha az miktarda mo- ts-c seviyesinin olduğu tespit edildi. Fakat yaşlı farelere de günlük mots-c tedavisi uyguladıklarında obezite ve insülin direnci hastalıklarının görülme sıklığını azaltmada büyük oranda başarıya ulaşıldı. İnsanlar üzerinde yapılacak klinik deneylerin sonuçları ise hâlâ merak konusu. (Kaynak: Biocen- tury İnnovations March 26, 2015/Raising the Cohbar; The mitochondrial-derived peptide MOTS-c promotes metabolic ho- meostasis and reduces obesity and insulin resistance. Cell Metab. 2015 Mar.3, https:// www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25738459. Erişim Tarihi: 28.09.2017) |