Canlılar, yaşamlarını sürdürebilmek için çevrelerindeki değişikliklerden haberdar olmak zorundadır. Duyu organları, çevreden gelen uyarıları alır ve duyu nöronlarına iletir. Duyu nöronları bu impulsları merkezî sinir sisteminde ilgili bölüme ulaştırır. Dış çevredeki uyarıları, duyu organlarındaki özelleşmiş hücreler alır.
Bu hücreler sinir uçlarından veya epitel hücrelerinden oluşur. Bu hücrelere reseptör (almaç) denir. Duyu organlarında oluşan impulslar merkezî sinir sisteminde anlam kazanır. Kan basıncı, vücut sıcaklığı, kandaki su yoğunluğu gibi içsel uyarıları algılayan reseptörlere iç reseptör adı verilir.
Tat, koku gibi kimyasal uyarıları kemoreseptörler alır. Işığa duyarlı olanlar fotoreseptörler, sıcak ve soğuğa duyarlı olanlar termoreseptörler, basınç, dokunma gibi uyarıları alanlar da mekanoreseptörlerdir. Farklı çeşit ve sayıdaki bu reseptörler işlevine göre vücuda dağılmıştır.
Bir uyartının başlayabilmesi için, uyarının en az eşik değerinde olması gerekir. Reseptörler olmazsa uyarı alınamaz, sinir telleri kopuk ise alınan uyarılar iletilemez, merkezî sinir sistemi bozulursa veya narkoz etkisindeyse impulslar yorumlanamaz.
