Karmaşıklaşan modern demokratik toplumlarda devlet kurumlarının, bütün toplumsal talepleri karşılama konusunda giderek yetersiz kaldığı sıkça dile getirilmektedir. Bu aslında demokrasilerde beklenen bir durumdur. Çünkü demokratik yapılar, bireylerin ve özel sektörün etkinlik alanının genişletilmesini, buna karşın devletin kurum ve memurlarıyla, özel sektörün karşısında gittikçe küçülmesini öngörüyor.
Küçülme, devletin bazı görev ve sorumluluklarını bireylere ve özel sektöre devretmesi anlamına geliyor. Özellikle çevre bilinci, tüketim alışkanlıkları, eğitim, hak ve özgürlükler, sağlık, boş zaman etkinlikleri gibi konular, gönüllüler ve devlet tarafından desteklenen sivil toplum kuruluşlarının ilgisine ve katkısına açık bir hâldedir.
Sivil toplum etkinliklerinin temel amacı farkındalık oluşturmak, belli sorunlara çözümler bulmak, topluma sorunlarla ilgilenecek gençler yetiştirmektir.
Tedavisi zor hastalıklarla mücadelede bireylere maddi ve manevi destek olmak, muhtaç öğrencilerin eğitim giderlerini karşılamak, daha nitelikli eğitim almasını sağlamak, nesli tükenen hayvanları koruma altına almak, akarsuları kirletenlerle mücadele etmek…
Yardım görenler, gönüllülerin yaptığı bu tür faaliyetlerin (toplumun geneli farkında olmasa da) farkındadır (Görsel: Gönüllülük faaliyetlerini konu edinen Onlar Farkında adlı programın tanıtım afişi, 2013).
Sivil sözcüğü askerî olmayan, devleti temsil etmeyen sade vatandaş anlamlarına gelir. Sivil toplum kuruluşu kavramı ise devletle bağı olmayan, finansmanı devlet tarafından sağlanmayan, çıkar amacı gütmeyen, gönüllülük esasına dayalı olarak toplumsal sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapan kurumlan ifade eder.
Eğitim, sağlık ve çevre dernekleri bunların en bilinen örnekleridir. Derneğe üye olmak, dernek etkinliklerine katılmak isteğe bağlıdır ve ücretsizdir. Üyeler veya hayırseverler, isterlerse derneğe maddi yardımda bulunabilirler. Bu durum gönüllülük olarak adlandırılır. Gönüllüler, sorunların çözümüne katkı yaparlar.
