İnsan Fizyolojisi, Sistemler ve Dokular Hakkında

Canlıların tamamında, yaşadıkları evrende hatta günlük hayatta kullanılan her türlü makine, araç ve alette sorunsuz işleyen bir dengeye, bir düzene ihtiyaç vardır. Tek hücreli canlılar; canlılık faaliyetlerini, hücre zarı ve sitoplazmik yapılarla gerçekleştirerek hücrelerindeki denge ve düzeni sağlar.

İnsan gibi çok hücreli canlılarda ise bu durum, sistemler aracılığıyla gerçekleşir. Verimli çalışan bir otomobilin sahip olduğu yakıt sistemi, fren sistemi, elektrik sistemi ve benzeri yapılar aracılığıyla aracın ayar noktalarının ve normal sınırlarının uyum içinde çalışıp istenen denge ve düzeni sağlaması gibi, insanın sahip olduğu sistemler de vücudun verimli bir şekilde işlemesini sağlar.

Bir aracın deposundan yakıt pompasıyla çekilen akaryakıt, motor içinde hava ile karıştırılarak güç üretiminde kullanılır ve bu sürecin ardından egzoz gazı atık ürün olarak dışarıya çıkar. Bu süreç aç bir insanın masanın üzerindeki yiyeceği görmesine, almasına, yemesine ve sonrasında bu besinin hücreler tarafından tüketilip geriye kalan atık ürünlerin vücuttan atılmasına benzer. Tüm bu aşamalar; insan hücrelerinde oluşan besin ihtiyacının, sinir sistemi tarafından, beyinde açlık hissi olarak tanımlanmasıyla başlar. Böylece duyular harekete geçer.

İskelet, sindirim, dolaşım ve boşaltım sistemleri de bu sürece uyar. İnsan, tüm bu sistemlerin dengeli ve uyum içinde çalışması sonucunda, masanın üzerindeki yiyeceği, yiyip yemeyeceğine karar verir. Alınan yiyecek yenir, sindirilir, atıklar vücuttan uzaklaştırılır ve sindirilen besinler hücrelere gönderilerek tüketilir

Canlılar, ayar noktalarını ve sınırlılıklarını kullanarak dış ortamda kar­şılaştığı farklı durumlara göre, iç mekanizmalarını düzenler ya da dış ortamdaki uyaranlara göre iç ortamını ayarlayıp uyum sağlar. Örneğin metabolizma, hava sıcaklığına göre hızını arttırabilir ya da azaltabilir.

Canlıların sistemlerindeki bazı düzenlemeler belirli dönemlerle sınırlı olabilir. Bu durum, otomobillerde kullanılan ABS fren sisteminin her zaman değil de koşullara göre belirli zamanlarda çalışmasına benzer. İnsanda ergenlikte görülen yoğun hormonal düzenlemeler belirli dönemlerle sınırlı değişimlere örnek oluşturur.

Hücre –> Doku –> Organ –> Sistem –> Organizma

şeklindeki organizasyonun işlevi; her türlü iç ve dış değişimlere göre vücudun normal, verimli ve dengeli çalışmasını sağlamaktır. Buna homeostazi denir. Homeostatik dengeyi sağlayan insan büyür, gelişir, ürer ve üretir.

Homeostazi
Homeostazi
Homeostazi: Rüzgârlı ve nemli ha­valarda terleme ile normalden daha fazla su kaybederiz. Bu nedenle su içme ihtiyacımız ve soluk alışverişi­miz değişir. Vücuttaki suyun geri emilimini arttırmak için hormonal sistem alarma geçer, böbreklerimizden geri emilen su artar. Bu durum sistemlerin homeostatik denge için birlikte çalış­masıyla aşılır.

Bütün canlılar; atom, molekül ve bileşik gibi cansız bileşenlerden olu­şur. Bu yüzden evrendeki her canlı ve cansız varlığın yapısal olarak benzerlik gösterdiği noktalar vardır. Canlıların bir kısmı tek hücrelidir. Bazı canlılar hücre toplulukları (koloni) oluşturabilir. Bazıları ise özel­leşmiş hücre gruplarına (doku) sahiptir. Dokuları oluşturan hücreler arasında iletişim ve madde alışverişi yanında bazı özelleşmiş görev dağılımları da vardır. Farklı dokular, dokular arası madde ile birbirine bağlanır.

Birden fazla doku bir araya gelerek organları, organlar da sistemleri oluşturur. Sistemler bir araya gelerek organizmayı meydana getirir. Histoloji bilimi yardımıyla hücre ve doku kültürleri arasındaki farklılaşmalar ve özelleşmeler gözlemlenip incelenebilmektedir.

Doku Nedir?

 Belli bir görevi yerine getir­mek için bir araya gelen, şekil ve yapı bakımından birbirine benzeyen hücre gruplarına doku denir. Dokuları inceleyen bilim dalına histo­loji adı verilir.

Spermin yumurtayı döllemesiyle oluşan zigot, başladığı yolculukta bir seri mitoz bölünmeler yoluyla; morula, blastula, gastrula denilen embriyonik gelişim evrelerini geçirir. Gastrula evresinde ektoderm, endoderm ve mezoderm tabakaları oluşur. Bu üç tabaka aslında köken dokulardır. Sinir dokusu, epitel doku, salgı bezleri ve duyu or­ganlarının duyu almaçları için ektoderm tabakası görev alır. Bağ doku, kan, kemik, kas, kıkırdak ve vücut içi epitel doku için mezoderm ta­bakası; solunum yapıları, sindirim yapıları, karaciğer, pankreas, tükü­rük bezi ve tiroit bezini meydana getirmek için de endoderm tabakası görev alır.

Gelişim sürecinde insanda bulunan dokular temel olarak dörde ayrılır:

  • Epitel doku
  • Temel bağ doku
    • ► Kıkırdak doku
    • ► Kemik doku
    • ► Kan doku
  • Kas doku
  • Sinir doku
İnsan vücudundaki hücre, doku ve organ çeşitleri
İnsan vücudundaki hücre, doku ve organ çeşitleri

Epitel doku, insan vücudunun iç ve dış yüzeyini örten ve salgı bezle­rini oluşturan epitel adı verilen hücrelerden oluşmuş dokudur. Hücreler arasında boşluk yok denecek kadar azdır. Bu dokunun hücreleri ara­sında kan damarı ve sinir bulunmaz. Bu dokunun hücreleri bağ doku­dan difüzyon yoluyla beslenir. Genel olarak deri ve çeşitli iç organların yüzeyini örtmek, bağırsaklarda emilimi sağlamak, bezlerde hormon veya tükürük gibi maddeler salgılamak, duyu organlarında duyu al­maçları yoluyla uyarıların alımını sağlamak gibi görevleri vardır.

Temel bağ doku, canlı hücrelerden ve bu hücrelerin arasını doldu­ran maddelerden oluşur. Başka doku ve organların arasını doldurur. Fibroblastlar, makrofajlar, pigment hücreleri, mast hücreleri, plazma hücreleri bağ dokunun hücreleridir. Fibroblastlar, bağ doku­sunun esas hücreleridir. Bağ dokusu liflerini ve ara maddeyi sentezler. Bağ dokusunun yenilenmesi, kolajen lifleri oluşturması gibi görevleri vardır.

Temel bağ doku
Temel bağ doku

Makrofajlar, vücutta iltihaplanma olursa amipsi hareket ederek iltihaplı bölgeye giden savunma hücreleridir. Makrofajlara lenf düğümleri, karaciğer, kemik iliği, böbrek ve akciğerde sık rastlanır. Pigment hücreleri melanin pigmenti içerir, gözde, deride ve üreme organlarında yoğun bulunur. Plazma hücreleri de vücutta bağışıklığından sorumludur ve antikor sentezler.

Mast hücreleri ise heparin ve histamin salgılayarak bağ doku içerisin­deki görevini gerçekleştirir. Bağ dokusunun ara maddesinin esası lifler ve doku tipine göre değişen jelatinimsi bir maddedir. Üç tip lif vardır: Kolajen, elastik ve fibröz (retiküler). Kolajen lifler çekilmeye karşı dayanıklı olup bir miktar uzayabilirler. Bağırsakta ve kemikleri kasa bağlayan tendon kısımlarında bulunur. Elastik liflerin uzama özellikleri vardır. Akciğerimizde ve damarlarımızda bulunur. Fibröz lifler vücu­dumuzun değişik yerlerinde bulunmakla birlikte lenf düğümü, dalak, karaciğer, kan damarları ve kırmızı kemik iliğinde fazla bulunur. Ara maddenin esas maddesi, yer aldığı dokuya göre farklı hâl­lerde bulunur. Kanda sıvı, kıkırdakta yumuşak, kemikte sert hâldedir.

Yorum yapın