Katılım ve Sorumluluklar Nelerdir? Bireylerin Katılımını Artıran Başlıca Unsurlar Nelerdir?

Hak ve özgürlükler, herkese karşılıklı görev ve sorumluluklar yükler. Kişi ve kurumların görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği bir toplumda ne hak ve özgürlüklerin etkin kullanımından ne de demokratik sistemin işleyişinden bahsedilebilir. Kişilerin diğer insanlara ve devlete karşı görev ve sorumlulukları olduğu gibi, devletin de kişilere ve topluma karşı görev ve sorumlulukları vardır.

Kişiler, toplumsal süreçlere katılarak demokratik sistemin işleyişini de sağlarlar. Fakat olumsuz bireysel tutumlar, engelleyici kültürel unsurlar veya kısıtlayıcı yasal hükümler nedeniyle kişilerin toplumsal süreçlere katılımı bazen zorlaşabilir. Hem kişilerin hem de devletin katılımı kolaylaştırıcı girişimlerde bulunması gerekir.

Katılım ve Sorumluluklar

Üstteki görselde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık kimliğini taşıyan herkesin devlete karşı birçok görevini, sanal âlemde gerçekleştirmesini sağlayan Genel Ağ sayfası yer almaktadır. Vatandaşlar bu ağ sayfalarını kullanarak haklarında açılmış da­vaları, araçlarının ruhsat durumlarını, öğrencilik durumlarını, burs ve kredi onaylarını, sigorta hizmetlerini, merkez bankasının döviz fiyatlarını, vergi ve ceza borçlarını, ev ve arsalarının tapularını öğrenebilmekte, bunlarla ilgili gerekli işlemleri yapabil­mektedir.

Devletin belediyeler de dâhil olmak üzere 121 kurumu, bu ağ aracılığıyla 887farklı konuya dair hizmet sunmakta, vatandaşlar aynı konularda vatandaşlık görevlerinin en önemlilerini (örneğin vergi vermek) yerine getirebilmektedir.

Bütün bu işlemler için iki şey yeterlidir: TC kimlik numarası ve e-devlet şifresi. Bireyler arasındaki iletişim kanallarının açık olması demokratik bir toplumun dinamizmine güç katarak toplumun etkileşimli gelişimini kolaylaştırır.

Günümüzde birey – devlet ilişkisi, geçmiş yüzyıllara göre oldukça karmaşıklaşmıştır. Vatandaşların tümü devlet siste­mine kayıtlıdır. Kayıt altına alınan yalnızca kimlik numaranız değildir, aynı zamanda mal, mülk, ticari ilişki, eğitim, seyahat, haberleşme, tüketim gibi neredeyse her türlü hareketiniz doğrudan ya da dolaylı olarak kayıt altına alır.

Vatandaşlarının devlet içindeki tüm resmî eylemlerini kayıt altına almak için devlet, vatandaşlık numarası, avuç içi, parmak izi, anne kızlık soyadı, kan grubu gibi bir kişiye özel bilgilere ya doğrudan ya da bu bilgilere sahip kurumlan denetleme yetkisiyle dolaylı olarak sahip olur. Devlet, elindeki bu bilgileri; vergi toplamak, planlama yapmak, yasaları ihlal edenleri takip etmek ve vatandaşların güvenliğini sağlamak için kullanır.

Günümüzde devletlerin vatandaşlarına karşı en önemli görevi, onların dijital ortamlara aktarılmış bilgilerini istenmeyen kişi ve kurumların eline geçmesini engellemektir. Başka bir ifadeyle kişisel bilgilerin güvenliğini sağlamaktır.

Birey ve devletin karşılıklı olarak yerine getirdikleri sorumluklar, demokratik sistemin işleyişini kolaylaştırır. Demok­rasi, kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı duymayı, onları korumayı hatta geliştirmeyi öneren bir yaşam biçimi olduğu kadar görev ve sorumluluklar sistemidir.

Hak ve özgürlükler, ancak ve ancak görev ve sorumluluklar yeri ne getirildiğinde kullanılabilir. Haklar ve sorumluluklar, bir madeni paranın iki yüzü gibidir. Biri var olmadan diğeri var olamaz. Örneğin, vatandaş vergisini ödemezse devlet, güvenlik önlemlerini alacak insan ve para kaynaklarını temin edemez. Böylece vatandaşların can, mal ve gıda güvenliği sağlanamaz, yaşama hak ve özgürlüğü etkin biçimde kullanılamaz.

Sosyal katılım, bir tür gönüllülük meselesi olmakla birlikte kişinin içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluğuyla doğrudan ilgilidir.

Sosyal katılım, bir tür gönüllülük meselesi olmakla birlikte kişinin içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluğuyla doğrudan ilgilidir.

Her yaş­tan kaplıma uygun birçok toplumsal konu vardır. Eğitim, bilim, kültür, sanat, felsefe, spor, boş za­man veya eğlence etkinliklerine katılım, deza­vantajlı kesime yönelik yardım faaliyetleri, belli bir ekonomik çıkar amacı gütmediği müddetçe birer sosyal katılım faaliyeti olarak değerlendiril­melidir.

Bu faaliyetleri hazırlamak ve sunmak için olduğu kadar izlemek, takdir etmek veya eleş­tirmek için de diğer insanların katılımına ihtiyaç duyulur (Görsel: Efes Antik Tiyatro’da gösterisi yapılırken, (www.selcukhaber.com).

Demokrasilerde devletin öncelikli amacı, vatandaşlarının güvenlik, sağlık, eğitim, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak önlemler almaktır. Devletin tüm kurumlan, vatandaşların yasalarla belirlenmiş hak ve özgür­lüklerini korumak için çalışır. Devletin yaşlılık, engellilik, iş göremezlik gibi sosyal risklere karşı vatandaşlarını koruma görevi de vardır.

Katılım Nedir?

Sosyal risklere karşı vatandaşların, devletten her zaman daha etkin koruma talep ettikleri bir gerçektir. Buna karşılık devlet, vatandaşlardan etkin biçimde yasalara uymalarını bekler. Yasalara uymak ve vergi vermek, en temel vatandaşlık görevi olarak kabul edilir.

Demokratik toplumlarda bireyler, toplumsal olaylara ilgi duyar, toplumsal sorunların farkında olur; gerektiğinde hem kendileri hem de toplumun iyiliği için harekete geçerler. Toplumsal olaylara karşı duyulan bu ilgi ve yönelişe, katı­lım denir. İki tür katılımdan bahsedilmektedir: 1. Siyasi katılım, 2. Sosyal katılım.

Siyasi katılım; seçme, seçilme, idareye talip olma gibi vatandaşlık hak ve görevleriyle ilgilidir. Sosyal katılım, bağımsız olarak ya da bir grup içinde, toplumun dezavantajlı kesiminin faydasına olacak sosyal hizmet faaliyetleri içinde bulunmayı ifade eder. Kadın, çocuk, yaşlı, engelli, yoksul, göçmen veya yabancılara yönelik faaliyetler ile bir grup etkinliği biçimindeki hayvan ve çevre koruma faaliyetleri de sosyal katılım olarak kabul edilir. Bu faaliyetler bireylere; toplumla etkileşime geçme, kendi konumuna uygun sorum­luluk üstlenme, birlikte hareket etme, iş birliği yapma, bir gruba ait olma, çözümün bir parçası olma, bir fikir etrafında birleşme, liderlik ve vatandaşlık bilinci gibi kazanımlar sağlar.

Bireyin toplum ve devlet meselelerine katılımın önündeki engellerin kaldırılması için bireye, topluma ve devlete birtakım görevler düştüğü açıktır.

Bireylerin katılımını artıran başlıca unsurlar şunlardır: Bireylerin toplumsal konulara ilgi duyması, özgüven kazanması, kendisini ifade edebilmesi, diğer insanlarla etkili iletişim kurabilmesi vb. Bu amaçla bireyin, kaçınılmaz olarak bir toplum içinde yaşadığının ve bir devletin vatandaşı olduğunun bilinciyle hareket etmesi beklenir.

Devletin görevleri ise daha farklıdır: Bireyler ve gruplar arasındaki iletişim kanallarını açık tutulmasını sağlamak, vatandaşların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri etkinlikler konusunda yasal kısıtlamaları kaldırmak ve güvenliği sağla­mak, varsa katılımı kısıtlayan ya da engelleyen yasaları değiştirmek, kalıp yargı ve ön yargılarla mücadele etmek, siyasi ve kültürel etkinlikleri çeşitli biçimlerde desteklemek, bireyleri toplumsal yaşama hazırlayacak eğitimler vermek vb.

MİNİ SÖZLÜK

Kalıp yargılar: Çeşitli gruplar hakkında sahip olduğumuz genelleştirilmiş düşüncelerdir. Kalıp yargılar, bir grubu oluşturan herkesin aynı özelliklere sahip olduğunu varsayar.

Belirli bir gruba yönelik olumlu yargıları içerdiğinde bile, grubu oluşturan kişilerin bireysel farklılıklarını dikkate almadığı için abartılı ya da çarpıtılmış bir düşünce olma özelliğini korur. Örneğin, A grubunun dürüst, B grubunun çıkarcı olduğunu düşünmek.

Ön yargılar: Genelde bir gruba yüklenen olumsuz yargılardır. Kişiler ya da gruplar, ait oldukları grubu yücel­tebilmek için öteki grubu, kimi zaman insan onurunu kırıcı boyutlara varabilen aşağılayıcı özelliklerle betimlerler. Ön yargılar, kalıp yargılardan beslenirler.

Yorum yapın