Kur’an-ı Kerim’de Barış Nasıl Anlatılmaktadır?

سلم kavramı da barış anlamını ifade etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de سلم kökünden türeyen ve insanlığa barışı tavsiye eden yaklaşık 150 ayet vardır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de barışla ilgili açık olarak şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o apaçık düşmanınızdır.” Yüce Allah’ın insanlığa rahmetini taşıyan bu son dinin, özünde barış anlamını taşıyan İslam kelimesi ile isimlendirilmiş olması çok dikkat çekicidir. Yine bu yüce dine inanan kimselere MÜSLÜMAN denilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de Barış Nasıl Anlatılmaktadır

Kur’an-ı Kerim’de, barışı her yönü ile ifade eden selam ve İslam kelimelerinden başka, doğrudan barış anlamına gelen sulh ve silm kelimeleri yer almaktadır. Ayrıca anlaşmak, sözleşmek anlamlarını karşılayan muahede, misak ve zimmet kelimeleri de bulunmaktadır.

Zemahşeri, bu ayetteki silmin İslam olduğunu  ve çağrının da İslam’a yapıldığını söylemektedir. Bu yorum, “silmin, kusur ve ayıptan hali olma” anlamına uygun düşmektedir. Silmin, savaşın zıddı anlamını veren ayetin meali ise şöyledir: Eğer onlar, barışa yönelirlerse sen de yönel ve Allah’a güven. Şüphesiz O işiten ve bilendir.

Kur’an-ı Kerim’de سلم gibi barış anlamına gelen صلح kökünden türemiş yaklaşık 180 ayet vardır.  Bu ayetlerde, genel olarak barışın insanlık için hayırlı olduğunu haber vermekte, yeryüzünde fitne, fesat ve bozgunculuğun önlenmesini, düzenin sağlanarak can ve mal güvenliğinin, hak ve adaletin temin edilmesini, insanların arasının düzeltilerek, kin ve düşmanlıkların ortadan kaldırılmasını emretmektedir. Bu kökten türetilmiş ISLAH kelimesi, layık olmak, onarmak, iyi olmak, düzeltmek, insanların arasını bulup barıştırmak ve iyilik yapmak anlamlarına gelmektedir.

Sulh kelimesi ile neyin kastedildiğini şu ayetten öğreniyoruz: ”Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.Sulh kelimesine fesadın zıddı anlamının verilmesi de bu ayete uygun düşmektedir. Silmin zıddı olan savaş, ayıp ve kusur, daha çok ilgili şahısları etkilerken, sulh un zıddı olan savaş, fesat ve bozgunculuk, suçlu suçsuz bütün insanları etkilemektedir. Şu halde sulh, silm den daha geniş bir anlam alanına sahiptir. Yine bu ayetlerden hareketle, Allah’ın Müslümanlara silmi, tüm insanlığa ise sulhu emrettiğini söylenebilir.

el-İsfahanî, Kur’an’da sulh kelimesinin, hem fesadın, hem de kötülüğün zıddı anlamlarında kullanıldığını söylemektedir. el-Cürcani de sulh kelimesinin, çekişmeden sonra yapılan anlaşma (musalaha) olduğunu kaydetmekte ve dinde, kavgayı ortadan kaldıran akit anlamında kullanıldığını beyan etmektedir.

Yine bu kökten türetilmiş olan salih ve muslih kelimelerinin Kur’an-ı Kerim’de özel bir yeri ve önemi vardır. SALİH kendisi doğru olan, kendisini düzelten, muslih ise, kendisi doğru olmakla birlikte başkasını da ıslah eden demektir. Yine Kur’an’da amel-isalih kavramı yer almakta ve bu kavram İslam terminolojisinde büyük önem taşımaktadır.

Salah, salih, ıslah gibi türevleri ile birlikte sulh kelimesi Kur’an’ın iki yüz seksen yerinde geçmektedir. Barış anlamını ifade eden ıslah kelimesi Kur’an’da oldukça sık geçer. Diyebiliriz ki Kur’an’da, karı kocanın arasının bulunmasından tutunda savaş durumunda olan iki Müslüman topluluğun arasının bulunması, hatta insanların arasını ıslah etme bu fiille ifade edilmektedir. Aynı şekilde bu ayetler bize sulhun ve ıslahın önemini öğretmektedir.

Kur’an-ı Kerimde Allah, Peygamberlerini, kulları üzerindeki nimetini tamamlamak için gönderdiğini, bu tamamlayıcı nimetin, insanları barış ve mutluluğa sevk eden İslam dini olduğunu bildirmiştir. Yine Kur’an’da, Hz. Peygamberin âlemlere rahmet olarak gönderildiği haber verilmektedir.

Barış, hem hayatın, hem de fıtri bir din olan İslam’ın aslından ve gereklerindendir. Dinin gayelerinden ilki olan, dinin kesinlikle yapılmasını gerekli gördüğü hususlar olan can, mal, din, akıl ve nesli korumayı ifade eden zarurat-ı diniyyeyi gerçekleştirmek, ancak barış ortamında mümkün olur.

Nihai hedefi tüm insanlığın barış ve huzurunu temin  etmek  olan  İslam dini, insanlara ve hususiyle Müslümanlara barışın esas  alınmasını  emreder: Ey iman edenler! Hep birden barışa girin.” “Sulh(barış) daha hayırlıdır.” “Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”Eğer onlar barışa yönelirlerse sen de yönel ve Allah’a güven (Enfal8/61) Dinde, asıl olan barıştır, bu sebeple tahmin ve evham üzere savaş kararı alınması yasaklanmıştır:”Allah yolunda sefere çıktığınızda iyi araştırın. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek,”Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimet vardır. Önceden siz de öyleydiniz, Allah size lütfetti. O halde iyice araştırıp anlayın.”

 

Kaynakça: FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi – Barış’ın İslam’ın Temel Kaynakları ve İslam Tarihi’ndeki Yeri – Yasin Yılmaz

Yorum yapın