Osmanlı Devleti El Emeğinden Makineleşmeye

Ekonomik feodal yapıdan kurtu­lan Avrupa, XVIII. yüzyılda Sanayi Devrimi ile önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Sanayi Devrimi’yle o döneme kadar hâkim olan el emeğine dayanan üretim tar­zı değişmiş ve makineleşmeye dayalı endüstriyel üretim baş­lamıştır.

Böylece Avrupa’da üre­tim artmaya ve ekonomik refah yükselmeye başlamıştır. Sanayi Devrimi’yle daha fazla makine gücü kullanılmaya başlanmış, daha çok hammadde işlenmiş ve daha fazla ürün elde edilmiştir. Üretimdeki bu artış daha çok tüketiciyi ve büyük sermayeyle ku­rulmuş fabrikaları ortaya çıkarmıştır.

Fabrikalar bölgesi
Fabrikalar bölgesi

Sanayi Devrimi öncesinde, kırsal nüfus kendi ipliğini kendi eğirmiş ve giydiği elbisenin kumaşını yine kendisi dokumuştur. Özellikle yün ve pamuk, köylü kadınlar tarafından önce iplik ve daha sonra her köy evinde bulunan el tezgâhlarında kumaş hâline geti­rilmiştir. 1716’da ipek bükmek için çıkrığın, 1733’te dokuma mekiğinin ve 1785’te dokuma tezgâhının icadıyla özellikle tekstil sektöründe büyük ge­lişmeler kaydedilmiştir.

İplik yapımı
İplik yapımı

Bu yeni buluşlar sayesin­de Avrupa, hızlı ve seri üretime geçmiş ve kesintisiz bir biçimde verimlilik artmıştır. Buna karşın el emeğine dayanan üretimde, teknolojinin geriliği yüzünden ürün fazlası yaratma kapasitesi sınırlı kalmıştır. Sanayi Devrimi’yle birlikte el çıkrığından enerjiyle çalışan iplik makinelerin kullanımına geçilmiştir.

Bunun yanında demir ocaklarında yakıt olarak odun yerine kömür kullanılmaya başlanmıştır. Böylece daha eski ve daha basit üretim tarzının yerini daha ucuz ve standart kalitedeki mallarıyla endüstriyel üretim almıştır.

Sanayileşme ile işçi sınıfı denilen yeni bir sınıf doğmuştur. Bu yeni sınıfla birlikte çalışma hayatı­nın geleneksel aktörleri değişmiş­tir. Sanayi Devrimi öncesinin meslek kuruluşları, XVIII. yüzyılın sonların­dan itibaren önemini yitirmiş ve usta-çırak kavramı yerini patron-işçi kavramına bırakmıştır. Bu dönüşüm, aktörlerin adının değişimiyle sınırlı kalmamış, usta-çırak arasındaki da­yanışma olgusu, Sanayi Devrimi son­rasında yerini patron-işçi arasındaki menfaat çatışmasına bırakmıştır.

Fabrika işçileri
Fabrika işçileri

Sanayi Devrimi sonrası üretimdeki organizasyon, işçinin fabrikada yoğun mesai harcamasına ve hep aynı işi yapar hâle gelmesine sebep olmuştur. Böylece işçi, yaptığı işe yabancılaşmıştır. Bu du­rum işçinin kendi alanı dışındaki alanlarda ustalaşmasına engel olmuştur.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Endüstrileşmeyle birlikte genel olarak hijyen şartlarının dik­kate alınmadığı çalışma koşulları ve uzun mesailer çalışanların aleyhine olmuştur. Çalışma saatleri genellikle güneşin doğuşundan batışına kadar sürmüş, özellikle kadınların ve çocukların çalıştırıldığı ortamlar oluşmuştur.

Daha önce geleneksel yöntemlerle yürütülen tarımsal faaliyet­lerde, bilimsel metotlar uygulanmaya başlanmıştır. Ekili alanların genişlemesi, maliyet düşürücü teknik gelişmelerin yaygınlaşma­sı, çiftçilerin uzmanlaşması ve tarımın makineleşmesi üretimi artırmıştır.

Toprağın makinelerle işlenmesi
Toprağın makinelerle işlenmesi

Sanayi Devrimi’yle çiftçilik, büyük ölçekli işletmelerde yapılmaya başlanmıştır. Kendi kendine yeterli ve bağımsız küçük üreticilerin yerini daha büyük çiftliklerdeki tarım işçileri almış ve tarımsal verimlilikte büyük bir artış görülmüştür. Bütün bu yeniliklerin uygulandığı bölgelerde, birim topraktan ya da iş gücünden elde edilen ürün miktarı büyük ölçüde artmıştır.

XVII. yüzyılda İngiltere’nin Norfolk Eyaleti’nde geliştirilen dörtlü ekim sisteminin yenilenmesiyle tarımsal verimlilik artırılmıştır. Gübrenin kullanılması, farklı ürünlerin ekilmesi gibi uygulamalar değişen oranlarda, fazla verim elde edilmesini sağlamıştır.

XVIII. yüzyılda, to­hum ekme makinesinin icat edilmesinden sonra tarımda verimlilik daha da artmıştır. Atların çektiği bu makine sayesinde to­humlar, toprağa daha derin yerleştirilmiş ve bu işlem sırasında tohum kaybı daha az olmuştur. Birçok Avrupalı mucit, tohum ekme makinesi dışında tarım alanlarının geliştirilmesi için önemli bu­luşlar yapmıştır.

Örneğin 1851’de Lond­ra’da düzenlenen I. Dünya Sergisi’nden sonra orak makineleri hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmıştır. Benzinle çalışan ilk traktör, 1892’de ABD’de üretilmiş ve bunu biçerdöver, tohum serpme, pamuk ve mısır toplama makineleri ile hasat makinelerinin gelişimi izlemiştir.

Tohum ekme makinesi
Tohum ekme makinesi

XX. yüzyıldaki ülke ekonomilerinin en önemli özelliği, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıkan endüstriyel üretim tarzına dayalı olmasıdır. Bu üretim tarzının ortaya çıkması, Avrupa’da el emeğine dayalı olarak üretim yapan işletmelerin yavaş yavaş ortadan kalk­masına neden olmuştur. Endüstriyel üretime geçemeyen ülkeler ise ihtiyacına cevap verebilecek yeterlikte bir üretim kapasitesine ulaşamadığı için ithalata yönelmiş ve bundan dolayı tüketici bir toplum yapısı oluşmaya başlamıştır.

Sanayi Devrimi el emeğine dayanan üretim yerine, sermaye ve makinelerin yer aldığı yeni bir ekonomik yaşama geçmeyi sağla­mıştır. Bunun sonucunda Avrupa’da mal ve ürünlerde üretim hızı ve miktarı artmıştır. Bu durum ziraate dayalı Osmanlı ekonomisini temelden sarsmıştır.

Üretim Tarzları Arasındaki Farklar

Üretimin DeğişkenleriEl Emeğine Dayalı ÜretimEndüstriyel Üretim
Çalışma OrtamıKüçük el tezgâhları, atölyelerFabrikalar
Üretim AletleriZanaatkârların kendi ürettikleri el aletleriMakineler
Üretim Hızı ve MiktarıDaha az, kaliteli, yavaşDaha fazla, standart kalitede ve hızlı
Üretim OrganizasyonuÜlke içinde mal ve hizmet arzının mümkün olduğu kadar bol, kaliteli ve ucuz olmasını sağlamakKâr amaçlı üretim
Çalışma DisipliniUsta-çırak ilişkisi, iş birliği ve da­yanışmaPatron-işçi ilişkisi, rekabet

Yorum yapın