Osmanlı Devleti’nde Değişim – Avrupa’ya Akan Servet

XV. yüzyıl sonlarında Yeni Dünya’ya ilk defa Kristof Colomb (Kristof Kolomp) ulaşmışsa da yeni bir kıta keşfettiğini fark edememiş ve buranın Hindistan olduğunu varsaymıştır. Kolomb’dan daha sonra Floransalı Amerigo Vespucci (Ameriko Vespuçi) bura­nın yeni bir kıta olduğunu keşfetmiştir.

Bu durum bilim dünyasın­da büyük ilgi uyandırmış ve bu yeni kıtaya Vespucci’nin adından dolayı “Amerika” adı verilmiştir. Keşiften sonra bu yeni kıta uzun süredir çıkmazda olan Avrupa ekonomisi için yeni bir umut kapısı olmuştur. İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve Portekiz gibi Av­rupalı devletler, Yeni Dünya’yı hedef almış ve bölgede koloniler kurmaya başlamıştır.

Amerigo Vespucci (Büst)
Amerigo Vespucci (Büst)

Avrupa’dan Amerika’ya özellikle 1600’lerin ilk yıllarında büyük bir göç dalgası başlamıştır. Başta İspanya ve Portekiz olmak üze­re Hollanda, İngiltere gibi devletler ulaştıkları bölgelerin değerli madenlerine ve varlıklarına el koymaya başlamıştır. Amerika’nın keşfinden itibaren deniz ticareti önem kazanmış çünkü deniza­şırı ticaret, Avrupa’nın kalkınmasında en önemli girdilerden biri hâline gelmiştir.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Amerika’ya göç edenler, genellikle ekonomik sıkıntılar ne­deniyle bu yola başvurmuştur. Bu insanların birçoğunun yol parasını, ileride işçi olarak çalışıp ödemek kaydıyla Virginia Company (Virjinya Kampani) ve Massachusetts Bay Company (Mesaçusit Bey Kampani) gibi şirketler üstlenmiştir. Bu durum Avrupa’nın büyük bir çaresizlik içinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

İspanya, coğrafi konumu ve sömürgecilik faaliyetleri sa­yesinde Avrupa’da ekonomik olarak ön plana çıkmıştır. Amerika kıtasına giden ya da Amerika’dan dönen tüm yolcu ve malların zorunlu hareket ve varış yeri olan İspanya’nın Sevilla şehri, İspanya-Amerika ticaretinin tekel merkezi olmuştur.

Yeni Dünya’nın servetlerinden en çok yararlanan ülke olan İspanya, dünyanın en zengin ve en güçlü ülkelerinden biri hâline gelmiştir. XVI. yüzyılın ilk yarısında Amerika’dan İspanya’ya gelen altın miktarı yaklaşık 185 bin kg, gümüş miktarı da 16 milyon kg’ı bul­muştur. Ancak XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ge­len değerli madenlerin paylaşılmasını sağlayacak devlet mekanizmasını kuramayan İspanya, çökmeye başlamıştır.

İngiltere ile denizlerde girişilen mücadele de bu çöküşü hızlandırmıştır. Amerika’da kurulan koloniler vasıtasıyla bölgenin zenginliklerinin sömürülmeye başlanması, Avru­palı devletler arasında da büyük bir rekabeti beraberinde getirmiştir. Hollanda, Fransa ve İngiltere; Yeni Dünya’daki sömür­geler için ciddi bir mücadele vermeye başlamıştır.

Sevilla (Gravür)
Sevilla (Gravür)

Amerika’nın keşfi ve sonrasında yaşanan gelişmeler Avrupa’da ve Osmanlı Devleti’nde büyük değişimlerin yaşanmasına sebep olsa da bu süreçte Osmanlı Devleti, gücünü korumayı başarmıştır. Amerika’nın keşfi sonrası Avrupa’ya akan değerli madenler, XVI. yüzyıldan itibaren Avrupa’da ticaretin gelişmesini sağlamıştır.

Amerika’dan gelen gümüşün, giderek artan miktarda Osmanlı ülkesine girmesi, akçenin değerinin düşmesine neden olmuş ve fiyatlarda geniş çaplı dalgalanmalara yol açmıştır. Bununla birlikte Osmanlı Devleti’ne giren paranın burada kalmayarak İpek Yolu’nu takiben İran’a, oradan da Hindistan’a geçmesi, Osmanlı’nın ticaret dengesini büyük ölçüde etkilemiştir.

Orhan Bey Dönemi’nde ilk gümüş parayı bastıran Osmanlılar, Fatih Dönemi ile birlikte altın para basmaya başlamıştır. XVI. yüzyılda sınırların hızla genişlemesi, nüfusun artması, ekonomik yapının gelişmesi ve kamu harcamalarının çoğalması karşısında Osmanlı Devleti, yeni maden ocaklarını işletmeye ve taşra eyaletlerinde de altın ve gümüş para basmaya başlamıştır.

Osmanlı Devleti son dönemlere kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden sikke kestirmiş ve para bastırmıştır. Bu paraların gümüşten kesilenlerine akçe denmiştir ki Osmanlı ekonomisinin temel birimini akçe oluşturmuştur. Padişahın izniyle darphanede kestirilen bu paraların dışında, ülkede yabancı altın ve gümüş paralar da serbestçe kullanılmıştır.

Fatih Dönemi’nde basılan altın para
Fatih Dönemi’nde basılan altın para

BİLİYOR MUSUNUZ?

Akçe, tedavülde olan bir para olmakla birlikte piyasada ge­çerli olan diğer sikkelerin de değerlerini tespit eden bir ölçüt durumundadır.

Osmanlı Devleti’nde para üzerindeki bütün değişiklikler akçe üzerinden yapılmış ve bu nedenle ülkede bulunan altın ve gümüş miktarı ile paranın değeri arasında çok sıkı bir ilişki oluşmuştur. Dolayısıyla birinde meydana gelen değişim, diğerlerini de etkilemiştir. Osmanlı Devleti farklı zaman­larda para değerlerinde oynamalar yapmıştır.

Osmanlı’da, devlet görevlileri dışındaki kişilerin para ve fiyatlar üzerindeki etkisi, devletin zaman zaman tedavüldeki parayı çekerek yerine değeri ayarlanmış akçe çıkart­masına neden olmuştur. Bu para ayarlamalarına “sikke tashihi” denmiştir. Bazen de altın ve gümüş sikkelerin bakır oranı artırılmış veya sikkelerin hacmi küçültülerek “sikke tağşişi” politikası uygulanmıştır.

Amerika’dan gelen değerli madenler, kıtalar arasında yoğun bir maden ticaretinin başlamasını sağlamıştır. Avrupa’nın ticaret hacminin katlanarak artması, Osmanlı Devleti’ni olumsuz etkilemiştir. Çünkü Amerika’nın altın ve gümüşü, Osmanlı Devleti’nde büyük fiyat artışlarına sebep olmuştur.

Ticaret gemileri (Temsilî)
Ticaret gemileri (Temsilî)

Osmanlı Devleti’nde malların değerini belirlemede kullanılan gü­müş miktarının artması, beraberinde fiyat artışını da getirmiştir. Avrupa’da büyük zenginliklerin artmasını sağlayan sömürgecilik politikası, Osmanlı ekonomisini sarsan en önemli sebeplerden biridir.

Sömürgecilik faaliyetleri neticesinde Osmanlılar, Batı kar­şısında ekonomik üstünlüğü kaybetmeye başlamış ve 1574’te Osmanlı bütçesi ilk defa 6.5 milyon akçe açık vermiştir. Osmanlı Devleti’nin para birimi olan akçe, flori karşısında değer kaybetmeye başlamıştır. Bu değer kaybı Batı’nın Amerika’yı sömürmeye başla­masıyla daha da artmıştır.

1610’larda 200 akçe ancak 1 flori değeri taşımaya başlamıştır. Osmanlı’nın kontrolünde bulunan Akdeniz ticareti bu durum karşısında bir süre daha önemini korumuşsa da XVII. yüzyılın ilk yarısında önemini kaybetmeye başlamıştır.

Nüfus Artışı ve Enflasyon

Akçenin değer kaybı; ulufeli askerlerin, özellikle kapıkullarının, memnuniyetsizliğine ve sık sık ayaklanmalarına neden olmuştur. Akçenin sürekli değer kaybetmesiyle enflasyon girdabına giren Osmanlı Devleti, akçenin ayarları üzerinde oynayarak bu girdaptan kurtul­maya çalışmış ancak fiyatlardaki büyük değişme­ler devleti ekonomik krize sokmuştur.

Akçedeki ayarlamalardan sonra standart Osmanlı akçesiyle aynı miktarda malın satın alınamaması sadece ulufeli askerlerin değil şehir ve köylerdeki halkın da sıkıntılar yaşamasına neden olmuştur. Hızlı nüfus artışı ve Yeni Dünya’dan gelen gümüş, bu dönemde Osmanlı Devleti’nin, Avrupa’dan olumsuz yönde etkilenmesine neden olmuştur.

Çünkü nüfus artışına bağlı olarak mevcut mal ve kaynaklara olan talep de artmıştır. Avrupa’da artan nüfus, Amerika’ya ve onun kullanılmamış kay­naklarına gönderilebilirken  Osmanlıların fazla nüfus için yeni toprak kazanımları büyük ölçüde durmuştur. (Fatma Acun, “Celâlî İsyanları (1591-1611)”, s.695-708’den düzenlenmiştir.meb)

Avrupa’dan Amerika’ya göç (Tablo)
Avrupa’dan Amerika’ya göç (Tablo)

XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, içine düştüğü ekono­mik buhran sebebiyle nakit para ihtiyacını gidermek için çareler aramaya başlamıştır. Bu amaçla tımar toprakları mukataa hâline getirilerek hazineye yeni gelir kaynakları oluşturma yoluna gi­dilmiştir. Bu toprakların vergi gelirleri, iltizam usulüyle doğrudan hazineye aktarılmıştır. Böylece XVI. yüzyılın sonlarından itibaren tımar ve zeamet topraklarının iltizama verilmeye başlanmasıyla bazı kişiler nüfuz sahibi olmuş ve zenginleşmiştir.

BİLİYOR MUSUNUZ?

İltizam, bir şahsın devlete ait herhangi bir vergi gelirini be lirli bir yıllık bedel karşılığında toplama görevini üstlenmesi demektir.

Yorum yapın