Roma Mimarisi – Pantheon Tapınağı, Zeus Tapınağı, Circus Maximus, Bazilika

Roma Sanatının temeli Etrüsk ve Yunan sanatına dayan­maktadır. Etrüskler, tahminen MÖ 1000 yılı başlarında Anadolu’dan İtalya’ya göç etmiş ve büyük bir uygarlık kurmuş­lardır. Surlarla çevrili şehirlerde taş temeller üzerine kerpiç duvarlı ve ahşap çatılı evler ile tapınaklar yapmışlardır.

Mezar mimarisine de büyük önem vermiş, mezar odalarını kabartma ve fresklerle süslemişlerdir. Romalılar ise önceki mimari geleneklerden farklı olarak boyut, oran ve süslemeleri daha uyumlu ve görkemli eserler yapmış­lardır. Kireç harcını kullanarak geliştirdikleri kemer ve kubbelerle geniş mekân­ların üstünü örtme başarısını göstermişlerdir.

Pantheon Tapınağı kubbesi, Roma
Pantheon Tapınağı kubbesi, Roma

Roma İmparatorluğu, devlet politikası olarak egemenliği altındaki tüm topraklarda Roma şehir planı ve yapı tiplerini yaygınlaştırmaya çalışmıştır. Bu nedenle Akdeniz Havzası’nı çevreleyen topraklarda günümüze ulaşan çok sayıda eser Roma mimarisinin izlerini taşımaktadır.

Şehircilik alanında büyük gelişme gösteren Romalılar, şehirlerin merkezinde forum olarak adlandırılan geniş meydanların çevresinde tapınak, bazilika, hamam, çeşme, zafer takı ve arşiv gibi idari, dinî ve sosyal işlevli kamu binaları inşa etmişlerdir

Forum, Roma
Forum, Roma

Roma mimarisinin gelişim aşamaları en belirgin olarak tapınaklarda görülmektedir. Tapınakların görünümü ve mimari ögeleri ilk bakışta Yunan tapınaklarını anımsatmakla birlikte plan ve mekân düzeni açısından önemli farkları vardır. Yüksek bir podyum üzerinde yükselen Roma tapınaklarının sadece ön cepheleri basamaklıyken Yunan tapınakları dört yönde basamaklıdır.

Roma tapınaklarında kare formlu sella (kutsal iç mekân) genellikle üç bölüme ayrılmış ve sadece ön cephede (iki veya üç sıra) sütun sırası yer alır. Buna karşılık Yunan tapınaklarında sella dikdört­gen biçimlidir ve dört yönden sütun sıraları ile çevrelenmiştir.

Pantheon Tapınağı, Roma
Pantheon Tapınağı, Roma

Roma mimarisinin en ünlü tapınağı Pantheon Tapınağı‘dır. Kusursuz kubbesiyle ünlü olan bu tapınakta yapının giriş kısmı, çift sıra sekiz sütunlu ve üçgen alınlıklı bir Yunan tapınağı cephesi şeklindedir. Kubbeyi taşıyan dairesel duvarlar, volkanik kül, kireç, kum, su ve çakıldan oluşan, oldukça dayanıklı harçla bağlanmış tuğla ve taşlarla örülmüştür.

Geniş açıklığı örten kubbede ise daha hafif olan sünger ve tüf taşı kullanılmıştır. İç mekânı aydınlatan tek ışık kaynağı, kubbe merkezindeki dairesel açıklıktır. Duvar ve zemin kaplamalarında imparatorluğun değişik bölgelerinden getirilmiş değişik tür ve renkte mermer ve granit kullanılmıştır.

Pantheon Tapınağı kesiti (temsili resim)
Pantheon Tapınağı kesiti (temsili resim)

Roma Dönemi’nde Anadolu’da yapılan Çavdarhisar’daki (Kütahya) Zeus Tapınağı elli üç metre uzunluğunda ve otuz beş metre eninde bir podyumun üzerine inşa edilmiştir. Tapınağın uzun kenar­larında on beşer, kısa kenarlarında ise sekizer sütun yer almaktadır. Anadolu’daki İyon düzenindeki tapınakların en iyi korunanlarından biri olan yapının bezemelerinde özellikle akroterler ilgi çekicidir.

Batı alınlığındaki orta akroter tanrıça Kybele büstüyle, doğu alınlığındaki akroteri ise Zeus büstüyle bezenmiştir. Tapınağın avlusunda Dor nizamına uygun sütunlar ile ön galeri duvarlarında İmparator Hadrian’i (Hadrian) öven yazıtlar yer almaktadır.

Zeus Tapınağı, Kütahya
Zeus Tapınağı, Kütahya

Roma uygarlığının zenginliğini ve görkemini gösteren diğer yapılar arasında imparator sarayları ve soyluların evleri gösterilebilir. Roma evleri üzeri örtülü ortası delik bir tavan (atrium ) ve tam altında havuz bulunan bir mekân planına sahiptir. Bunun çevresinde ise dükkanlar, yemek ve yatak odaları ile bahçe yer almaktadır. Bu tip evlerin yanı sıra sütunlu avlulu Yunan tipi evler ile çok katlı evler de yapılmıştır.

Roma mimarlı­ğında görülen diğer yapı tipleri arasında amfitiyatro, circus, bazilika, hamam, zafer takı ve sütunlu caddeler sayılabilir. Romalı mimarlar, geliştird­ikleri kemer, tonoz, kubbe gibi unsurlar sayesinde binlerce insanı içine alabilecek büyük ölçekli ve görkemli yapılar inşa etmişlerdir.

Roma mimarisinde tiyatrolar sahne binası, yarım daire şeklinde meydan ve oturma bölümlerinden oluşmaktadır. Sahne bölümü çok geniş olup oturma basamakları ile birleştirilerek mimari bir bütünlük sağlan­mıştır. Bu tiyatroların Anadolu’daki en güzel örneği, Antalya yakınla­rındaki Aspendos Tiyatrosu’dur.

Aspendos Tiyatrosu, Antalya
Aspendos Tiyatrosu, Antalya

Gelişen kemer ve tonoz yapımı sayesinde, oturma basamakları kemerli mekânlar üzerine oturtul­muştur. Tiyatro planından uyarlanmış olan amfitiyatrolar, Roma toplumsal yaşamının önemli bir parçası olan gladyatör dövüşleri ve kalabalık gösteriler için tasarlanmıştır. Amfitiyatrolann en görkemli ve tanınmış örneği ise başkent Roma’daki Collesium’dur.

Collesium, Roma
Collesium, Roma

Gladyatör oyunları ve araba ya­rışlarının gerçekleştirildiği circuslar da Roma mimarlığına özgü yapı­lardır. Bu yapıların en büyüğü baş­kent Roma’da inşa edilen Circus Maximus‘tur.

Circus Maximus (temsili resim)
Circus Maximus (temsili resim)

Bazilika lar, genellikle kentsel yaşamın merkezini teşkil eden forumların yakın çevresinde yer alan ve ticari faali­yetlerin yanı sıra davaların görüldüğü, resmî ve genel toplantılara hizmet eden çok işlevli yapılardır. Eyaletlerde inşa edilen bazilikalar ise bu işlevlerinin yanı sıra, imparator heykelleri ile donatılan iç mekânları ile devletin otoritesini yansıtan resmî salonlardır. Roma Forumu’nda inşa edilen Aemilia ve Julia Bazilikaları, bu konuda en güzel yapılar arasında gösterilebilir.

Julia Bazilikası, Roma
Julia Bazilikası, Roma

Roma mimarisine özgü bir diğer kamu binası da halkın günlük yaşamında önemli yer tutan hamamlardır. Hamamlar, sadece artan nüfusun temizlik gereksinimlerini karşılayan yapılar olmayıp insanların uyku, dinlenme, okuma, sohbet faaliyetleri ve sportif faaliyetlerde bulundukları kompleks binalardır.

Tipik bir Roma hamamı, beden hareketlerinin yapıldığı bir spor alanı olan açık avlu, yıkanma öncesi elbiselerin değiştirildiği hazırlık bölümü, oturma sıralarının bulunduğu soğuk bölüm, içinde genellikle bir havuzun bulunduğu ılık mekân ve sauna hücrelerinin de yer aldığı asıl yıkanma bölümlerinden oluşmaktadır. Bazı hamamlarda ise, dükkân, kütüphane ve gençlerin eğitim gördüğü mekânlar bulunmak­tadır.

Caracalla Hamamı kesiti (temsili resim)
Caracalla Hamamı kesiti (temsili resim)

Roma’da imparator Caracalla tarafından yaptırılan hamam; kemer, tonoz ve kubbe gibi örtü sistemleriyle yaklaşık 1600 kişinin aynı zamanda yıkanabileceği büyüklüğe sahiptir. Milet, Ankara, Efes ve Perge’deki hamamlar Roma hamamlarının Anadolu’daki en önemli örnekleridir.

Romalılar şehirlere, sanayi bölgelerine ve tarım alanlarına su sağlamak için çok sayıda su yolu ve kemeri inşa etmiş­lerdir. Fransa’daki Pont du Gard ve Antalya’daki Aspendos su kemerleri günümüze kalan örneklerdendir. İmparator Valens zamanında yapılmış olan İstanbul’daki Bozdoğan Kemeri de bu tip yapıların örneklerinden biridir.

Bozdoğan Kemeri
Bozdoğan Kemeri

Romalı mimarların önemli eserlerinden biri de askerî başarıların anısına inşa edilen zafer taklarıdır. Ana caddelerin başlangıçlarında veya forum­larda yer alan, Roma’nın askerî ve siyasi gücünü yansıtan bu anıtların büyük çoğunluğu günümüze ulaşmamıştır. İmparatorlar, komutanlar ve senato tarafından genellikle üç kemerli olarak yaptırılan bu anıtların üzerin­deki heykel ve kabartmalar çok ihtişamlıdır.

Başkent Roma’da tahta çıkmış hemen hemen bütün imparatorlar için zafer takları yapılmıştır. “Tiberius Zafer Takı” en güzel örneklerden biridir. Roma mimarlığında görülen yapı türleri bu örneklerle sınırlı değildir. Sütunlu cadde, çeşme binası, kütüphane, toplantı salonları ve umumi tuvalet gibi idari ve sosyal işlevli olanlar dışında, yollar, köprüler, limanlar ve kanalizasyon sistemleri gibi bayındırlık yapıları da yaygın olarak inşa edilmiştir.

Roma mimarlığının karakteristik özelliklerinden biri de zengin mimari süslemeleridir. Korint nizamı, İmparatorluk genelinde en sık tercih edilen yapısal düzen olmuştur. Bunun nedeni Korint nizamının Dor ve İyon gibi diğer klasik düzenlere oranla süsleme açısından daha gösterişli ve yenilik­’ lere çok daha açık olmasıdır.

Yorum yapın