Avrupa’da Değişim Çağı Rönesans ve Reform

“Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans, XV. yüzyılın sonunda İtalya’da başlamıştır. Rönesans, Avrupa ülkelerinde görülen bilim, güzel sanatlar ve edebiyat alanındaki gelişmeleri ifade eder. Bu dönemde, Avrupa’da radikal değişimler yaşanmıştır. XIV. Yüzyıldan itibaren bazı bilim insanları Yunan ve Roma dönemine ait kaybol­muş veya unutulmuş el yazmalarını araştırmış ve yayımlamıştır.

Avrupalılar bu eserleri İslâm dünyası aracılığıyla unutmaktan kur­tulmuş ve yeniden hatırlamıştır. Roma, Venedik ve Floransa’da ilk akademiler ve halk kütüphaneleri açılmıştır. Bu çalışmaları yapan aydınlar daha sonra hümanist olarak adlandırılmıştır. Hümanist akım; şair ve yazar Petrarca (Petrarka) ile başlamış ve hümanistlerin çalışmaları, matbaanın gelişimi ile daha da yaygınlaşmıştır.

Petrarca (Gravür)
Petrarca (Gravür)

Rönesans ile birlikte Yunan ve Roma dönemine artan ilgi, Avrupa’da edebiyatın yanında resim ve heykel gibi sanatların da canlanmasını sağlamıştır. Bu yeniden keşfetme süreci Fransa, Hollanda, Almanya ve İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde benimsenmiştir. Rönesans sanatçıları, herhangi bir dinî ve toplumsal tabuyu önemsemeden sanat yapmayı ilke edinmiştir.

Hümanistlerin Yunan-Roma dünyasına olan ilgisi, kilise için teh­like oluşturmuştur. Antik dünya anlayışı, hümanistlerin dünya anlayışını oluşturmuştur. Bu anlayışa göre insan, yeryüzündeki yaşantısında mutlu olmalıdır. Hristiyanlık anlayışında ise gerçek hayat, ölümden sonra başlamaktadır.

Bu ve buna benzer pek çok fikir, hümanistleri kilise öğretileri ile çelişen sonuçlara götür­müştür. Bu nedenle hümanistler, inanç bakımından İncil’e ve ilk azizlerin öğretilerine bağlı kalınması gerektiğini savunmuştur. Hümanistlerin inançla ilgili bu düşünceleri, Reform hareketinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Reform’u Hazırlayan Koşullar Nelerdir?

  • Hümanizm sayesinde, Hristiyanlığın kaynaklarına inil­mesi ve serbest düşüncenin yayılması,
  • Matbaanın yeni fikirleri ge­niş halk kitlelerine yayması,
  • Papalık’ta çöküşün hızlan­ması ve ıslahat düşüncesinin yayılmasıdır.

Reform, Avrupa’nın modern çağa geçerken uğradığı dönüşümün önemli bir gelişmesidir. Din ve kilise, yüzyıllardır toplumun te­melini oluşturduğu için Reform, Avrupa’yı derinden sarsmıştır. Dinî değişim gerek devletler arasında gerekse devletlerin kendi içerisinde büyük mücadelelere neden olmuştur.

Reform, XVI. yüzyılda Katolik Kilisesi’ne bağlı bir kısım hümanist din adamının kiliseye karşı yapmış olduğu dinsel harekettir. Re­form hareketi Almanya’da başlamış daha sonra Fransa, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde etkili olmuştur. Ruhban sınıfında reform yapılması gerektiğini savunan hümanistler, yeni bir din yaratma iddiasında olmamıştır.

Hümanistler; İncil’in ve Hristiyanlık inancını içeren metinlerin orijinal şekillerine dönüştürülmesini istemiştir. Bu yönde yapılan çalışmalarla kutsal kabul edilen yazıların birço­ğunun, ilahi kaynaktan olmadığı ve sonradan uydurulmuş metinler olduğu anlaşılmıştır.

Reform hareketlerinin sonucunda “Dinin esas kaynağı Tanrı’nın sözlerinden ibarettir. Buna havarilerin ve ilk Hristiyan azizlerin yorumundan başka bir şey katılamaz. Din ve ibadet herkesin vicdanına ait bir iştir.” esasları benimsenmiş­tir. Bu dinsel hareket, Protestanlık mezhebinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Martin Luther ve Protestanlık (Örnek metin)

Almanya’da çiftçi bir ailenin çocuğu olan Martin Luther, Erfurt Üniversitesinde felsefe okumuştur. Daha sonra ilahiyat eğitimi almış ve rahip olmuştur. Papa X. Leon’un (Lion), ki­lise harcamalarının artması üzerine 1515 yılında bir bildiri yayımlayarak endüljansın uygulanmasını istemesi, Luther’i karşı harekete geçirmiştir.

Endüljans, Orta Çağ Avrupası’nda bir tür günah çıkartma ve ölümünden sonra kişinin cennete gidebilmesi için papadan satın alınan bir af belgesidir. Luther, endüljansı tehlikeli bir uygulama olarak görmüş ve “95 Tez”ini ilan ederek görüşlerini kilise kapısına asmıştır. Luther’in, İncil’i Almanca’ya tercüme etmesi halk arasında büyük yankı uyandırmıştır.

Luther’in fikirleri özellikle köylüler arasında kabul görmüş ve toprak sahiplerine karşı isyanlar başlamıştır. Almanya topraklarının üçte birinin Papalığa ait olması, birçok zümrenin kilisenin topraklarını yağmalama­sında etkili olmuştur.

Luthercilik hareketi, Protestanlığın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Siyasi açıdan Almanya’nın oluşturduğu din birliği bozulmuş böylece imparatorluğun otoritesi zayıflamıştır. Protestanlık zamanla bütün Avrupa’ya yayılmıştır. (Halil İnalcık, Rönesans Avrupası, s.169-181’den düzenlenmiştir.MEB)

Martin Luther Heykeli (Almanya)
Martin Luther Heykeli (Almanya)

Protestanlığın ortaya çıkması ile Papalık, Hristiyanların üzerin­deki dinî, politik ve ekonomik üstünlüğünü kaybetmiştir. Böylece Hristiyanlığın devlet ve toplum hayatındaki etkisi azalmış ve sekülerleşme adı verilen kavram ortaya çıkmıştır.

Antik Roma’da kullanılan hâliyle kutsal olanın dışını yani dünyevî olanı, dinî ol­mayanı anlatan bir kavram olan sekülarizm, XVII. yüzyıl sonrasında giderek devlet ve kilise hukukunun ayrımı anlamında kullanılmıştır. Avrupa’da sekülerleşmenin uygulanarak dinî kurumlar ile sembol­lerin egemenliğinin kaldırılması, uzun bir süreçte gerçekleşmiştir.

Yorum yapın