Âyanların Yönetime Karşı Yükselişi

Osmanlı Devleti kuruluştan itibaren merkeziyetçi bir siya­set takip etmiş ve mutlak otoritenin padişaha ait olduğu bir sistem kurmuştur. Osmanlı’nın merkeziyetçi ve mutlakiyetçi devlet yapısı, birbirini dengeleyen ve denetleyen grupların ittifakına dayanmıştır.

Bölgelerindeki nüfuz sahibi aileler, uç beylerinin soyundan gelen kimseler, sipahiler ve yeniçe­riler gibi gruplar bu ittifakı sağlamıştır. Osmanlı Devleti, bu grupların güçlenerek Avrupa’da olduğu gibi feodal bir yapı oluşturmalarını engelleyen bir sistem oluşturmuştur. Bu sis­tem, Osmanlı’nın dinî ve etnik çeşitliliğine rağmen başarılı olmuştur.

Âyan sınıfı mensubu (Tablo)
Âyan sınıfı mensubu (Tablo)

Kuruluş Dönemi’ndeki ilkelere bağlı kalınmadığı için zaman içerisinde sistem bozulmaya başlamış ve seçkin bir grup olan âyan ve eşraf zümresi güç kazanmıştır. Buna karşın Avrupalı devletler, feodal sistemin yıkılmasıyla merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir devlet düzenine geçmiştir.

XV. yüzyıldan itibaren var olan âyan ve eşraf, sosyal ve ikti­sadi bozuklukların da etkisiyle merkezî otoritenin yanında nüfuzunu artırmıştır. Merkezî otoritenin zayıfladığı, iç ve dış sorunların arttığı dönemlerde devlet; âyan ve eşrafa başvurarak onların ön plana çıkmasına sebep olmuştur. Devlet; asker ve ver­gi toplanmasında, şehir ve yolların korunmasında, eşkıyalık ha­reketlerinin bastırılmasında âyanlardan sık sık yardım istemeye başlamıştır.

XV. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, içine düştüğü ekonomik buhran sebebiyle nakit para ihtiyacını iltizam ve malikâne sis­temlerini uygulamaya koyarak karşılamaya çalışmıştır. Tımar ve zeamet topraklarını mukataa hâline getiren devletin, bu mukataaları iltizama vermeye başlamasıyla âyanlar, toprak satın almış ve zenginleşmiştir.

Merkezden gönderilen ve merkezî otoriteyi temsil eden beylerbeyleri, sancakbeyleri, Tımarlı Sipahilerin de yavaş ya­vaş ortadan kalkması ile âyanların nüfuzu daha da artmıştır. Bunlar, kazanmış oldukları servet ve nüfuzlarının da etkisiyle devletin zayıfladığı dönemlerde bölgelerinde söz sahibi olmuş ve gerek devletin gerekse halkın gözünde önemli bir konuma yükselmiştir.

Toprakların tasarrufunda devletin yerini alan âyanlar, İstanbul’da otururken taşraya mütesellim adı verilen güvendikleri kişileri gön­dermiş ve sahip oldukları bölgelerin vergilerini tahsil ettirmişler­dir. Üretimden alacağı payı artırmak isteyen âyanlar, reayaya kötü muameleye ve köylülerden daha fazla para toplamaya başlamıştır.

Âyan ve eşraf sınıfı; himayelerine aldıkları levent, sekban, sarıca gibi paralı askerler sayesinde askerî nüfuz da kazanmıştır. XVIII. yüzyıl; merkezî otoriteye karşı askerî, idari, ekonomik olarak nü­fuzunu giderek artıran âyan ve eşrafın hâkim olduğu bir dönem olmuştur.

“Âyanların Yönetime Karşı Yükselişi” üzerine bir yorum

Yorum yapın