Celâli ve Suhte İsyanları

XVI ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti, bazı muhalif hareketlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Bu yüzyıllarda Osmanlı Devleti, bir taraftan Avusturya ve İran ile savaşırken diğer taraftan da iç isyan­larla mücadele etmiştir. Bu isyanlar merkezde Yeniçeri; Anadolu’da Celâli ve Suhte İsyanlarıdır.

Celâli ve Suhte İsyanları

Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Bozoklu Şeyh Celâl adında bir kişi mehdilik iddiasıyla Tokat civarında isyan başlatmıştır. Bundan sonraki isyanlar, halk arasında onun adına nispetle Celâli İsyanları olarak anılmaya başlanmıştır.

Bozoklu Şeyh Celâl İsyanı, Osmanlı idaresinden memnun olmayan zümrelerin ve Şii eğilimli Türkmen grupların, Safevilerin de tahrikiyle devlete başkaldırması şeklinde ortaya çıkmıştır. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren ise bu isyanlar, farklı bir mahiyet kazanmıştır.

XVI. yüzyılda Anadolu ve Balkanlarda görülen nüfus artışı (White, 2013, s.90)
XVI. yüzyılda Anadolu ve Balkanlarda görülen nüfus artışı (White, 2013, s.90)

XVI. yüzyılda Anadolu’da hızlı bir nüfus artışı yaşanmış, fetihlerin de azalmasıyla mevcut toprak ve kaynaklar artan nüfu­sa yetersiz gelmeye başlamıştır. Bu gelişmeler toplum düzeninde bozulmalara ve Anadolu’da işsiz güçsüz bir kalabalığın oluşmasına yol açmıştır. Osmanlı topraklarındaki bu nüfus artışına, 1591-1595 yılları arasında yaşanan uzun süreli kuraklık da eklenince Anado­lu’da Celâli İsyanları tekrar başlamıştır.

Topraksız kalan köylüler ya orduya yazılarak sekban, sarıca, levent adlarıyla ücretli asker olmuş ya da devletin dinî zümrelere verdiği ayrıcalıklardan yararlanmak için Anadolu kentlerindeki medreselere kaydolmuştur. Bu durum devletin tüm dengesini alt üst etmiştir.

Suhte Ayaklanmaları

Osmanlı Devleti’nde medrese öğrencileri için Farsça’da “yanmış tutuşmuş” anlamına gelen Suhte tabiri kul­lanılmış, bu tabir zamanla softa şeklini almıştır. XVI. yüzyılda Sivas’ın batısında kalan Anadolu topraklarında Suhte Ayaklanmaları görülmüştür.

Bu isyanların genel sebebi, klasik medrese eğitiminin bo­zulmasıdır. Klasik medrese geleneğinin bozulmasında; ulema çocuklarının hak etmeden ayrıcalık kazanma­sı, ilmiyede yükselmenin rüşvet ve iltimasla olması, medreselere kapasitesinin üzerinde talebe alınması gibi uygulamalar etkili olmuştur.

Medresede eğitim gören suhteler (Minyatür) (Topkapı Sarayı Müzesi)
Medresede eğitim gören suhteler (Minyatür) (Topkapı Sarayı Müzesi)

Bunun yanında nüfus artışı ve enflasyon sebebiyle gençlerin yatılı ve burslu olan medreselere sığınması, medreselerin işsiz güç­süzlerin geçim yeri hâline gelmesine sebep olmuştur. Enflasyon nedeniyle medreselerin geliri de azalınca maddi koşullar yoksul öğrenciler için çok sıkıntılı bir hâle gelmiştir. Bu nedenle devlet, medrese öğrencileri­ne cer, nezir ve kurban adıyla para toplamaları için izin vermiştir.

Bu izni kötüye kullanan çok sayıda medrese öğrencisi çeteler kurarak köyleri ve kasabaları yağmalamış, eşkıyalık faaliyetlerinde bulunmaya başlamıştır. Taşradaki yöneticilerin isyancı medrese öğrencilerini dağıtmak için güç kullanmasıyla çok fazla can kaybı yaşanmıştır.(Mustafa Alkan, “Softa”, s.342-343; Halil İnalcık, “Modern Avrupa’nın Gelişmesinde Türk Etkisi”, s.547-548’den düzenlenmiştir.-MEB)

Osmanlı Devleti 1578-1590 yılları arasında Safevi Devleti ve 1593-1606 yılları arasında da Avusturya ile savaşmıştır. Sonuç­suz kalan bu savaşlar hem hazinenin para kaynaklarını hem de ülkenin insan ve ürün kaynaklarını kurutmuştur.

yüzyılda ekonomik sıkıntılar sebebiyle toprağını terk eden köylüler, tımarı elinden alınan sipahiler, suhteler, ücretli askerler devletin imtiyazlı yapısına girmek için isyan etmiştir. Bu isyanlar, devletin varlığına ya da Osmanlı XVII. Hanedanı’na karşı olmamıştır. Celâli İsyanları diye adlandırılan bu olaylar, devleti hedef almadığı için isyan değil daha çok eşkıyalık hareketi şeklinde olmuştur.

Celâli İsyanları, devleti çok uğraştırmışsa da devlet için ciddi bir tehlike olmamıştır. İsyana katılanlar bir gün Celâli iken ertesi gün devlet hizmetinde bir görevli veya itaatli bir reaya olabilmiştir. Aynı şe­kilde isyancı liderler de bir gün eşkıya başı iken ertesi gün itibarlı sancakbeyi hâline gelebilmiştir. Bu durum isyancıların devletten menfaat koparabilmek için isyan ettiklerinin bir göstergesidir.

Haçova Savaşı’nda, Sivas sancakbeyine vekâlet etmiş paralı bir asker olan Karayazıcı’nın devlete karşı isyanı, ilk büyük Celâli İsyanı’dır. Si­vas sancakbeyi görevinden alının­ca işsiz kalan Karayazıcı; tımarları elinden alınan sipahileri, başıboş sekban ve leventleri etrafına topla­yarak yağma hareketine başlamış­tır. Karayazıcı, isyanı bastırmak için gönderilen kuvvetler tarafından öldürülmüş olsa da bu isyan ha­reketleri uzun süre devam etmiştir. Anadolu toprakları; Karayazıcı, De­li Hasan, Tavil Halil, Kalenderoğlu Mehmed, Canboladoğlu gibi makam peşinde olan Celâli liderlerinin eşkıyalık hareketleriyle talan olmuştur.

Osmanlı-Avusturya Savaşı (Jacques Muller)
Osmanlı-Avusturya Savaşı (Jacques Muller)

Celâli İsyanları, devletin para sıkıntısı çekmesini, ürünlerin fiyat­larının yükselmesini ve Anadolu’da sosyal düzenin bozulmasını doğrudan etkilemiştir. Ayaklanmalar, sebep oldukları sonuçlar bakımından çoğu zaman bir afet hâlini almıştır. Celâli İsyanla­rının yarattığı en büyük sonuçlardan biri, “Büyük kaçgun” adıyla anılan Anadolu köylüsünün geniş çaplı bir göçe başlamasıdır.

Örneğin Ankara’nın Bacı kazasına bağlı 38 köyden, 33’ünün halkı topraklarını terk etmiştir. Göç eden nüfusun büyük bir kısmı vergi toplayıcılarının ulaşamayacağı dağlara çekilmiş, bir kısmı da daha emniyetli yerler olan surlarla çevrili şehirlere göç etmiş, kalanları ise Celâliler arasına katılmıştır. Bu göçler sonucunda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler güvenli yerler olmaktan çıkmış, bu şehirlerde asayiş ciddi bir sorun hâline gelmiştir.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Büyük kaçgun sırasında köylüler merkeze ilettiği şikâyetlerde, zulümlerden kurtulamazlarsa “terk-i diyar” eyleyeceklerini bildirmiştir. Bu şikâyetlerin hakikat olduğu 1603’teki olaylarda görülmüş ve bu tarihte, Anadolu köylüsünün büyük bir kısmı mallarını ve hayvanlarını bile yanlarına almadan köylerini terk etmiştir. Büyük kaçgun esnasında köylerini terk edenlerin, toprağa bağlı olan ve vergi ödeyen köylüler olması önemlidir.

Yorum yapın