Fetihlerden Savunmaya – Prut Sonrası Gelişmeler

Mora Yarımadası ve bazı Ege adaları, Karlofça Antlaşması ile Venedik’e bırakıldı. Burada yaşayan halk, Venedik’in uyguladığı Ka­tolik baskısı nedeniyle Osmanlı Devleti’nden yardım istedi. Ayrıca Venedik himayesinde bulunan korsanlar, Doğu Akdeniz’de ticaret ve hac gemilerine baskınlar yapıyordu.

Bu gelişmelerin Karlofça Antlaşması’nın ihlali olduğu gerekçesiyle Osmanlı Devleti, 1714 yılında Venedik’e savaş ilan etti. Osmanlı ordusunun başarıları sonucu 1715 yılında Mora ve çevresindeki adalar Venedik’ten geri alındı.

Osmanlı-Venedik Savaşı’na başlangıçta ses çıkarmayan Avusturya, sıranın kendine geleceğini düşündüğünden tarafsız kalmaktan vazgeçti. Osmanlı Devleti’nin Karlofça sonrası elde ettiği başarılar Avusturya’yı korkuttu. Osmanlı ordusunun Dalmaçya’ya yönelmesi üzerine Avusturya, Venedik ile 1716 yılında ittifak antlaşması im­zaladı.

Böylece Venedik’le devam eden savaşa Avusturya da katıldı. Hazırlıklar tamamlanmadan sevk edilen Osmanlı ordusu Tuna Nehri kıyısında Petervaradin’de Avusturya ordusu ile karşılaştı. Taktik hatalar sonucu Osmanlı ordusu bozguna uğradı.

Petervaradin Savaşı (İskoç Ulusal Portre Galerisi)
Petervaradin Savaşı (İskoç Ulusal Portre Galerisi)

Avusturya ordusu ilerleyişini sürdürerek 1717 yılında Belgrad’ı işgal etti. Ayrıca Venedik’in, Papalık ve Malta şövalyelerinin yardımıyla Preveze’yi alıp Dalmaçya’ya asker çıkarması Osmanlı ordusunu zor durumda bıraktı. Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa’nın barış isteği üzerine İngiliz ve Hollanda elçilerinin girişimiyle 1718’de Pasarofça Antlaşması imzalandı.

Karlofça sonrası kaybedilen yerleri geri alma girişimlerinde Rusya ve Venedik’e karşı verdiği mücadelelerde başarılı olan Osmanlı Devleti, Avusturya-Venedik ittifakına karşı başarısız oldu. Pasarofça Antlaşması’yla Belgrad, Semendire dâhil kuzey Sırbistan ve Temeşvar gibi yerler Avusturya’ya bırakıldı. Avusturya, Osmanlı topraklarında konsolosluk açma hakkı ve ticari imtiyazlar elde etti.

Bu antlaşmayla Bosna ve Preveze’de ele geçirilen kaleler ile Dalmaçya kıyıları Venedik’e verilirken Mora Osmanlı’da kaldı. Pasarofça Antlaşması sonrası Osmanlı Devleti, Karlofça ile kay­bettiği yerleri geri alma umutlarını kaybetti ve Avrupa’da mevcut topraklarını korumaya yönelik savunma esaslı bir siyaset izlemeye başladı.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Karlofça ve Pasarofça antlaşmaları sonrası yaşanan toprak kayıpları, sınırlar dışında kalan Osmanlı Müslümanlarını, Bal­kanlardan başta İstanbul olmak üzere Anadolu’ya doğru göçe zorlamıştı.

1733’te Avusturya ve Rusya, Osmanlı Devleti’ne karşı gizli bir ittifak antlaşması ile Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaşmıştı. Bu antlaşmaya göre Azak ve Kırım Rusya’ya; Bosna-Hersek ise Avus­turya’ya bırakılmıştı. Rusya, Kırım Tatarlarının kendi topraklarına akınlarını önlemediği gerekçesiyle I. Mahmud’a Prut Antlaşması’nı tanımadığını bildirmişti.

Osmanlı Devleti, batıda savaşmak iste­memesine rağmen Rusya’nın Azak ve Kırım’a saldırması sonucu 1736’da Rusya’ya savaş ilan etmişti. Rusya, başlangıçta Osmanlı ordusuna üstünlük kurarak Kırım, Azak ve Özi’yi işgal etmişti. Bu sırada Avustur­ya da Eflâk, Sırbistan ve Bosna’ya saldırarak Osmanlı topraklarında ilerlemeye başlamıştı.

Yeni Kale (Kırım)
Yeni Kale (Kırım)

Karşı saldırıya geçen Osmanlı ordusu, Avustur­ya ordusunu geri püskürtmüştü. Avusturya’nın art arda aldığı yenilgiler sonrası Rus ordusu da geri çekilmeye başlamış ve Osmanlılar, Özi’yi geri almıştı. Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmak isteyen Rusya, Balkan Ortodoksları ayaklandırmak amacıyla harekete geçtiyse de başarılı olamamıştı.

Semendire ve Belgrad’ı Os­manlıların almasıyla Avusturya barış istemek zorunda kalmış ve 1739’da Belgrad Antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşmayla Avusturya, Pasarofça Antlaşması’yla aldığı yerleri Os­manlı Devleti’ne geri vermek zorunda kalmıştı. İki ülke arasında Tuna Nehri, yeniden sınır kabul edilmişti.

Rusya, gerek müttefiki Avusturya’nın savaştan çekilmesi gerekse Balkanlardaki Ortodokslardan da umduğunu bulamaması üzerine Fransa’nın aracılığıyla barış istemişti. Bütün isteklerinden vazge­çen Rusya ile de 1739 yılında yine Belgrat Antlaşması imzalanmış ve Rusya, Azak dâhil bütün işgal ettiği yerleri Osmanlı Devleti’ne bırakmıştı.

Bu antlaşma ile Rusya’nın Azak Denizi ve Karadeniz’de askerî ve ticari gemi bulundurması yasaklanmıştı. Buna karşın Ruslar, Osmanlı topraklarında ticaret yapabilecek ve Hristiyanlarca kutsal sayılan yerleri de serbestçe ziyaret edebilecekti. Belgrad Antlaşmalarından üstün çıkan Osmanlı Devleti, Avrupa’da yeniden itibar kazanmıştı.

D’argenson Markisi’nin Projesi (1738)

Fransız siyaset adamı Markisi, 1736-1739 Osmanlı ve Avusturya-Rusya Savaşlarının devam ettiği yıllarda çağdaşlarıyla aynı duyguları paylaşıyordu. Türk Devleti’nin taksimi konusuna eğilenlerin kaleminden ilk kez çıkan cömert fikri şöyleydi:

“Avrupa’nın karşılaşacağı ilk büyük devrim muhtemelen Türk Devleti’nin ele geçirilmesi olacaktır. Türk yenilince herkesin kendi payına düşeni alması lazımdır veya daha iyisi, çok sa­yıda Hristiyan devlet kurdurmak, kadim Yunanistan’a ve Nil Nehri’ne, Ege adalarına yeniden hayat vermek gerekir. Bugün Avrupa barış içindeyken bütün bu ülkeleri Avrupa’nın dengesi ve ticareti için masrafını paylaşarak fethetmek, Hristiyanlığı yerleştirmek, kutsal mekânları tamir edip düzenlemek ve taksimi iyi yaparak Hristiyan kralların iktidarını yerleştirmek güzel bir proje olurdu.”

(Trandafir G. Djuvara (Romanyalı Diplomat), Türk İmparatorluğu’nun Paylaşılması Hakkında Yüz Proje, s.253’ten düzenlenmiştir.-MEB)

Yorum yapın