Neolitik (Yeni Taş) Çağ’ın başlarında Anadolu’da ekonomileri hayvancılık ve tarıma dayanan çiftçi köyleri oluşmuş, çakmak taşı ve obsidiyenden yeni aletler yapılmış, çanak çömlek üretiminin yanında kolektif çalışma gerektiren anıtsal boyutlarda heykel ve kabartmalar yapılmıştır. Ayrıca bu döneme ait buluntularda rastlanan bezemeli taş ve boncuklar günlük ihtiyaçlar dışında özel amaçlara yönelik eserlerin varlığını da ortaya koymaktadır.
Mimaride yuvarlak planlı yapılardan dörtgen planlı yapılara geçilmesi de başka bir gelişmedir. Anadolu’da Neolitik Çağ’a ait buluntular Batman’daki Hallan Çemi, Malatya’daki Caferhöyük, Konya’daki Çatalhöyük, Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, Diyarbakır’daki Çayönü, Aksaray’daki Aşıklıhöyük ve Burdur’daki Hacılar’da yoğunlaşmıştır.

Hallan Çemi Höyüğü
Batman’ın Kozluk ilçesi yakınlarında bulunan Hallan Çemi Höyüğü, Neolotik Dönem’e ait olup 10.000 yıllık geçmişi ile insanların ilk yerleşik hayata geçtiği yerler arasında yer alır. Yerleşim alanında obsidi- yenden yapılmış taş aletler, boncuklar ve bezemeli kum taşından kaplar bulunmuştur.
Ayrıca çok sayıda koyun, keçi, geyik, domuz ve köpek kemiği yanında yabani bezelye, mercimek, fıstık ve buğday kalıntıları bulunmuştur. Domuzun ilk defa evcilleştirildiği yerleşim yeri olarak kabul edilen Hallan Çemi, bugün Batman Baraj Gölü’nün suları altında kalmıştır.

Caferhöyük
Malatya il merkezinin yaklaşık 40 km kuzeydoğusunda bulunan Caferhöyük, Karakaya Barajı suları altında kalmıştır. 9000 yıl önce iskân edilmeye başlandığı anlaşılan bölgede yapılan kazılarda Neolitik Çağ ve İlk Tunç Çağı’na ait çanak-çömlek buluntularına rastlanılmıştır.
Caferhöyük’te bereket tanrıçasını temsil eden kadın idolleri yanında erkek idolü de bulunmuştur. Yapılan kazılarda Caferhöyük’te yaşayanların yoğun olarak avcılık yapmanın yanında buğday, mercimek ve bezelye tarımı da yaptıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca Caferhöyük’te, Neolitik Çağ başlarında fırınlarda ekmek pişirildiği ortaya çıkartılmıştır. Caferhöyük’te bulunan iki katlı evlerin üst katına evin dışından bir merdivenle çıkılmaktadır.

Çatalhöyük
Anadolu’da Neolitik Çağ’ı en iyi temsil eden Çatalhöyük, Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarında kurulmuş bir çiftçi köy yerleşmesidir. Sokak bulunmayan yerleşimde taş temelli ve kerpiç duvarlı, bitişik düzende inşa edilmiş, zaman zaman avluları olan dikdörtgen planlı evler ve bu evlerin arasında tapınak odaları bulunmaktadır.
Evlere giriş, ocağın dumanının dışarı çıktığı yerde baca olarak da kullanılan ve merdivenle inilen çatıdaki bir delikten gerçekleştirilmektedir. Yapıların içinde kerpiçten sekiler, ocaklar, kubbeli fırınlar, küçük niş (duvara açılan oyuk) ve kilerler yer almaktadır.
Her odada kerpiçten yapılmış sedirlerin altına ölen aile bireyleri hediyelerle birlikte gömülmüştür. Tapınak odalarında ve evlerdeki sedirlerin kenarlarında bulunan boğa başı kabartmaları tarımsal üretiminde gücünden yararlanılan boğalara verilen önemi göstermektedir.

Kırktan fazla kutsal mekân ve tapınağın varlığı Çatalhöyük’ün büyük bir köy yerleşim merkezi yanında önemli bir dinî merkez olduğunu da göstermektedir. Bu mekânların duvarları, sıva üzerine av bereket büyüsü ile ilgili sahneler ve dinsel resimlerle süslenmiştir. Kabartma olarak yapılmış leopar, boğa ve koçbaşları, boğa doğuran tanrıça gibi figürler süsleme ögesi olarak kullanılmıştır. Bu mekânlarda geometrik süslemelere de sıkça rastlanır.

Çatalhöyük sakinleri için avcılık çok önemli olduğundan av bereketi için görkemli törenler düzenlemiş, türlü silahlar yapılmıştır. Bir erkek mezarında bulunmuş ve ölüye armağan olarak bırakılmış, ağız kısmı çakmak taşından, sapı sarılmış yılan biçiminde kemikten yapılmış olan hançer, bu konuda eşsiz bir örnektir.

Çatalhöyükte insanlar yaptıkları duvar resimlerinde sosyal yaşantılarından, inançlarından ve doğa olaylarından örnekler vermişlerdir. Bu duvar resimleri arasında geometrik figürleriyle el çizimleri bulumaktadır.
Çatalhöyüklülerin maden kullandıklarını kanıtlayan madenî süs eşyaları, takılar, damga mühürler ve çeşitli aletler yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Çatalhöyük’teki buluntular arasında kemik ve tahta saplara obsidiyen veya boynuz takılarak yapılmış tarım aletleri, obsidiyen aynalar, dokumacılıkta kullanılan taraklar, tezgâh ağırlıkları, basit biçimli bezemesiz çömlek parçaları da yer almaktadır.

Bunu biliyor musunuz ?Çatalhöyük’te yapılan kazılarda Neolitik Çağ’da Anadolu’da bereket ve çoğalmanın sembolü olan ve “Tanrı Ana” adı verilen, pişmiş toprak ve taştan yapılmış çok sayıda heykelcik bulunmuştur. |
Göbeklitepe
Şanlıurfa’ya 15 km uzaklıkta olan Göbeklitepe günümüzden yaklaşık 12 000 yıl önce inşa edilmiş ve dünyanın bilinen ilk büyük tapınağı olma özelliğini taşımaktadır.

Boyları üç ile altı metre arasında değişen T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınağın merkezinde yine T biçiminde iki büyük sütun karşılıklı olarak yer almaktadır. T biçimindeki sütunlarda kol ve el tasvirleri bulunduğu için bu sütunların stilize edilmiş insanı temsil ettiği kabul edilmektedir. Ayrıca bu sütunlar üzerinde aslan, boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördeği gibi hayvan tasvirleri, bitki figürleri ve soyut semboller bulunmaktadır.

Bunlardan en önemlisi T biçimindeki sütunlardan birinde aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartmasıdır. Ağırlıkları 40 ile 60 ton arasında değişen bu sütunların ilkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bir dönemde nasıl işlendiği, taşındığı ve dikildiği henüz çözülememiştir. Yine Göbeklitepe yakınlarında bulunan heykeller Neolitik Çağ’ın özgün eserleri arasındadır.


Çayönü Mağarası
Anadolu’da Neolitik Çağ’ın başlarında kurulan köylerin günümüze kadar bulunan en eskisi Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü Tepesi’ndeki höyüktür. Kazılar sonucu gün ışığına çıkan mimari, ilk üretim aşamasındaki bir köy yapılaşması için olağanüstü boyutlardadır. Çayönü’ndeki yerleşme düzeninde kutsal yapılar, konutlar ve aletlerin yapıldığı atölyeler birbirlerinden ayrı alanlara yapılmıştır.
MÖ 7250-6750 yılları arasına tarihlenen Diyarbakır Çayönü yerleşmesinde gerçekleştirilen kazılarda, ortasında bir meydan ve onun çevresinde ızgara ve hücre planlı altyapıya ve dikdörtgen plana sahip evler bulunmuştur. Taş temel üzerine kerpiç duvarlı ve düz damlı olan bu evlerden başka dikdörtgen anıtsal yapılar ortaya çıkarılmıştır. Dinî yapıların konutlardan ayrı olarak, farklı boyutlarda ve özel işçilikle yapıldıkları görülmektedir.

Anadolu’nun en eski çiftçileri olan Çayönü sakinleri buğday üretimi başta olmak üzere tarımda oldukça gelişmiştir. Obsidiyenden yapılan geometrik yapıdaki kesiciler, genellikle kemikten yapılmış saplara takılarak oluşturulan bir çeşit orak, öğütme taşları ve tokmak gibi aletler tarımsal üretim ve hasatta kullanılmıştır. Çayönü buluntuları arasında yüzeyleri parlatılmış çok sayıda taş, kemik ve boncuk takılarla, çakmak taşı ve obsidiyenden yapılmış delici, kazıyıcı küçük keskiler, öğütme taşları vardır.

Çayönü halkı, madeni de ilk kez kullanan Neolitik Çağ köylüsüdür. Çevrede bol miktarda bulunan bakırı döverek işlemiş ve çeşitli süs eşyaları yapmışlardır. Höyükte Neolitik Çağ’a ait dövme tekniği ile bakırdan yapılmış iğneler, kürecikler, boncuklar, kilden yapılmış kadın heykelcikleri de bulunmuştur.
Güneydoğu ve Orta Anadolu’da yaklaşık MÖ 7000’lerde yapılan ilk çanak çömleklerin elle şekillendirildiğini, MÖ 4000’lerde ise seri üretimin yapılmasını sağlayan çömlekçi çarkının kullanılmaya başlandığını Çayönü’nde bulunan çok sayıda çanak çömlek göstermektedir.
Aşıklıhöyük
Günümüzden 10 000 yıl önce kurulduğu tespit edilen Aşıklıhöyük, Orta Anadolu’nun ve Kapadokya’nın en eski köy yerleşmelerindendir. Aşıklıhöyük’te yapılan kazılarda ortaya çıkarılan yapıların taş temel olmadan sadece kerpiçten yapıldığı ve toprak ile sıvanmış olduğu görülür. Dışarıya açılan kapıları olmayan, ancak odalar arası içten içe geçişi sağlayan kapılar ya da küçük geçitlerin bulunduğu evlerin tabanları sulandırılmış kil ile sıvanmıştır.
Orta Anadolu’da bakırın işlendiği en eski yerleşim alanlarından olan Aşıklıhöyük’te ele geçen buluntulardan, burada yaşayanların bakırı sıcak ve soğukken işlemeyi keşfettikleri anlaşılmaktadır. Ölülerin bazılarının boyun ve kollarında doğal bakırdan veya taştan yapılmış takılar bu görüşü desteklemektedir.

Hacılar Mağarası
Burdur’un merkez ilçesine bağlı Hacılar Höyüğü’nde saptanan dokuz kültür katının yedi katı Neolitik, iki katı ise Kalkolitik Çağ’a aittir. Höyükte yerleşim alanı kalın kerpiçten bir sur içine alınmıştır. Geniş bir avluyu çevreleyen büyük odalı evlerin bazıları sur duvarlarına bitişik olarak yapılmıştır.
Bu özelliği ile Çatalhöyük evlerinden farklılık gösterir. Dikdörtgen planlı olan evlerde temeller taştır ve beyaz sıvalı olan kerpiç duvarlarda kırmızı boyayla yapılmış geometrik motiflere rastlanmıştır. Buluntular halkın tarım ve hayvancılıkla geçindiğini göstermektedir. Ele geçen tahıl örnekleri ve el değirmenleri besin üretiminin geliştiğini göstermektedir. Bu dönemde çanak çömlek yapımı yaygınlaşmış, biçimlendirme ve süsleme üst düzeye ulaşmıştır.

Ayrıca kilden yapılmış damga mühürler ve bereketi sembolize eden çekik gözlü ana tanrıça heykelcikleri ile silahlar Hacılar’daki buluntular arasında yer almaktadır. Burada bulunmuş olan kadın başı biçimindeki törensel kabın, büyük bir ana tanrıçanın başını simgelediği kabul edilmektedir.

- Tarih Öncesi Çağlar ve Yerleşim Yerleri
- Paleolitik Çağ’da Anadolu – Karain, Beldibi, Yarımburgaz ve Şarklı Keper Mağaraları
- Mezolitik Çağ’da Anadolu – Öküzini, Belbaşı, Tekkeköy, Söğüt Tarlası ve Baradiz Mağaraları
- Neolitik Çağ’da Anadolu – Hallan Çemi Höyüğü, Caferhöyük, Çatalhöyük, Göbeklitepe, Çayönü, Aşıklıhöyük ve Hacılar Mağaraları
- Kalkolitik (Bronz Bakır) Çağ’da Anadolu – Yumuktepe, Alişar Höyüğü, Değirmentepe Höyüğü, Canhasan ve Hacılar
- Maden Çağında Anadolu – Truva (Troya), Alacahöyük, Kültepe ve İkiztepe