Osmanlı Devleti’nde Demokratikleşme Hareketleri – Kanun-ı Esasi

Osmanlı Devleti’nde padişahlar ve devlet adamları, devletin zayıf­lamasını engellemek amacıyla çeşitli dönemlerde pek çok yenilik yapmıştır. Bu yenilik hareketleri, Tanzimat Dönemi’nde hız kazanmış fakat devletin gerilemesine engel olamamıştır. Avrupa’da 1830 ve 1848 İhtilalleriyle mutlak monarşilerin yerini anayasal monarşi­lerin alması, bazı Osmanlı aydınlarında Osmanlı Devleti’nin de bu yönetime geçmesinin gerekli olduğu fikrini doğurmuştur.

“Yeni Osmanlılar” olarak bilinen aydınlar, Osmanlı Devleti’nin sa­dece meşruti yönetim ile kurtulabileceğine inanmıştır. Meşrutiyet yönetimine geçiş için devletin siyasi, sosyal ve hukuki yapısında bazı değişikliklerin yapılması zorunluluğu üzerinde de durulmuştur.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Tanzimat ile birlikte eğitim faaliyetlerinin artması ve basın-yayın hayatının gelişmesi sürecinde yetişen aydın sınıfına “Yeni Osmanlılar” denmiştir. Genç Osmanlılar adıyla da bilinen bu grup, genellikle bürokrat ve gazetecilerden oluşmuştur. 1860’lardan sonra örgütlü hâle gelmeye başlayan Yeni Os­manlılar, anayasanın kabulünü ve meşrutiyet yönetimine geçilmesi gerektiğini savunmuştur.

Osmanlı Devleti’nde Kanun-ı Esasi’nin kabulüyle I. Meşrutiyet Dönemi’nin başlamasını sağlayan gelişmeler, 10 Mayıs 1876’da ortaya çıkan öğrenci hareketiyle baş­lamıştır.

Kanun-ı Esasi
Kanun-ı Esasi

Medrese öğrencilerinin bu hareketi, halktan da destek görmüş ve Sultan Abdülaziz önemli kademelere meşrutiyet yanlısı paşaları getirmek zorunda kalmıştır. Devlet kademele­rinde önemli görevlere gelen meşrutiyet ta­raftarları, Sultan Abdülaziz’i tahttan indirerek yerine Şehzade Murad’ı tahta geçirmiştir. Kısa süre sonra da V. Murad’ın yerine, meşrutiyeti ilan edeceği teminatını veren II. Abdülhamid tahta çıkarılmıştır.

1876’da Osmanlı Devleti’nin içinde bulundu­ğu iç ve dış sorunlar, bir anayasanın ilanını zorunlu kılmıştır. II. Abdülhamid, bu iş için Mithat Paşa başkanlığında bir komisyon ku­rulmasına izin vermiştir. Bu komisyon Fransa, Belçika ve Prusya anayasalarından esinlenerek bir anayasa metni hazırlamış ve padişahın da katkılarıyla 119 maddelik Kanun-ı Esasi ortaya çıkmıştır.

1876 yılı Osmanlı Devleti’nde padişah değişik­liklerinin olduğu, anayasa tasarısı ve ilanıyla ilgili şiddetli tartışmaların yaşandığı bir yıl ol­muştur. Aynı yıl, Balkanlar’da yaşanan bunalıma bir çözüm yolu bul­mak için Avrupalı devletler ve Osmanlı temsilcilerinin katılımıyla Tersane Konferansı toplanmıştır. Osmanlı Devleti, Tersane Konferansı’nın yapıldığı sırada 23 Aralık 1876 günü törenle Kanun-ı Esasi‘yi ilan etmiştir.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Meşrutiyet yönetimi, padişahın yetkilerinin yasalarla sınırlandırılmasıdır. 1876’da Kanun-ı Esasi’nin ilanından, II. Abdülhamid’in meclisi tatil edip Kanun-ı Esasi’yi askıya aldığı 1878 yılına kadar geçen dönem Osmanlı tarihinde I. Meşrutiyet Dönemi olarak anılır.

Türk tarihinin bu ilk anayasasıyla Osmanlı Devleti’nde meşrutiyet yönetimine geçilmiştir. Kanun-ı Esasi’nin metni bastırılarak halka dağıtılmış ve halk meşrutiyeti büyük bir heyecanla karşılamıştır. İstanbul’un değişik yerlerinde top atışları yapılmış ve İstanbul’da büyük şenlikler düzenlenmiştir. Vilayetlere, sancaklara ve kazalara bir genelge gönderilerek Kanun-ı Esasi’nin ilan edildiği duyurul­muştur.

Dolmabahçe Sarayı
Dolmabahçe Sarayı

BİLİYOR MUSUNUZ?

Kanun-ı Esasi’ye göre Osmanlı Genel Meclisi, üyelerini halkın seçtiği Mebusan Meclisi ve padişahın seçtiği Âyan Meclisi olmak üzere iki meclisten oluşmuştur. 19 Mart 1877’de ilk Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı padişahın da katıldığı büyük bir törenle Dolmabahçe Sarayı’nda açılmıştır.

Kanun-ı Esasi hem dış sorunlara çare bulmayı hem de içeride bir değişimi hedeflemiştir. Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla Mısır Meselesi’nde, Islahat Fermanı’nın ilanıyla da Paris Konferansı’nda Batılı devletlerin desteğinin sağlanması amaçlanmıştır. Benzer şekilde Kanun-ı Esasi’nin ilanında da Tersane Konferansı’na katılan Avrupalı devletleri etkilemek amaçlanmıştır.

Her ne kadar halkın desteği ve baskısı olmasa da Kanun-ı Esasi’nin ilanını bütünüyle dış sebeplere bağlamak da mümkün değildir. Tanzimat’la başlayan modernleşme sürecinin doğal bir devamı olan Kanun-ı Esasi’nin ilanında, Genç Osmanlıların halkın yönetime katılması düşüncesi etkili olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyıldaki demokratikleşme faaliyetle­rinde içerde ve dışardaki farklı kesimlerin talepleri etkili olmuştur. Örneğin Sened-i İttifak’ın imzalanmasında yerel siyasi aktörler olan âyanların, Tanzimat ve Islahat Fermanı ile Kanun-ı Esasi’nin ilanında ise ahalinin ve uluslararası güçlerin istekleri belirleyi­ci olmuştur.

Bunun yanı sıra Osmanlı Devleti gerek Tanzimat ve Islahat Fermanı gerekse Kanun-ı Esasi ile çıkardığı kanunlarla devlet-toplum ilişkisini iyileştirmek ve devletin Avrupa siyasi sistemine entegrasyonunu sağlamak istemiştir.

Mecliste Tartışma

Osmanlı Devleti iç problemleriyle uğraşırken Rus baskısı da olabildiğince sürüyordu. Bu arada Ruslarla yapılacak bir ant­laşmada İngilizlerin desteği alınmak istenmiştir. İngilizlerin Kıbrıs’ı istemeleri üzerine toplanan Meşveret Meclisindeki iki mebustan biri olan Astarcılar Kethüdası Ahmet Efendi, toplantıda ayağa kalkarak padişahın yüzüne karşı alışık olun­mayan bir uslupla “Siz bizim fikrimizi pek geç soruyorsunuz, felaketin önünü almak mümkün olduğu zaman bize ciddi suretle müracaat etmeliydiniz.” diyebilmiştir.

Aynı mebus konuşmasının devamında “Meclis-i Mebusan kendi bilgisi dışında meydana gelmesine sebep olunan bir hâlden dolayı mesuliyeti asla kabul edemez.” diyerek savaşın ağır yenilgisini, meclisin üzerine almayacağını açıkça ifade etmiştir. Padişahın yüzüne karşı böylesine sert bir üslup, o günün diplomasisinde alışık olunmayan bir durumdur.

(Ahmet Oğuz, “Birinci Meşrutiyet Meclisi’nin Kapatılmasının Sonuçları Üzerine” s.41-68’den düzenlenmiştir.meb ders kitabı)

Anayasada vekillerin bütün Osmanlıları temsil etmesi yönündeki hüküm bir tarafa bırakılmış, vekiller mensup oldukları ırk veya dinin temsilcileri gibi davranmaya başlamıştır. Özellikle farklı unsurların hükûmete karşı faaliyetleri, mecliste bir kargaşa ortamı oluşturmuştur.

Padişah 13 Şubat 1878’de Kanun-i Esasi’nin kendi­sine verdiği yetkiye dayanarak meclisi süresiz tatil etmiş ve otuz yıl sürecek olan II. Abdülhamid yönetimi başlamıştır.

II. Abdülhamid-
II. Abdülhamid

Yorum yapın