İhtilaller Çağı – Mutlak Monarşiden, Anayasal Monarşiye Geçiş

Yeni Çağ’da burjuvazinin desteği ile krallar, feodaliteye karşı ik­tidarını güçlendirmiş ve Avrupa’da mutlak monarşiler ortaya çık­maya başlamıştır. Bu çağda yükselen sınıf olan burjuvazi, kendi üretim ilişkilerini destekleyecek ve güvenli bir merkezî yönetim kurabilecek olan kralların yanında yer almıştır.

Böylece Avrupa’da değişen ekonomik yapıya uygun bir yönetim biçimi olan mutlak monarşiler kurulmuş ve ülkenin her yerinde aynı ticaret yasaları hâkim kılınmıştır. Monarşinin olu­şum sürecinde, çıkarlarına uygun davranan burjuvazi ile krallar ara­sında feodal güçlere karşı geçi­ci bir iş birliği yapılmıştır.

Ancak Sanayi İnkılabı sonrasında bu iş birliği bozulmaya başlamış ve be­lirleyici sosyal sınıf olan burjuva, soyluların yerini almıştır. Ekono­mik gücüne dayanarak siyasal ya­pıda da hak arayışları içine giren burjuvazi ile krallar arasındaki denge, burjuvazi lehine değişmiştir. Artık burjuvazi, kralın yetkile­rini sınırlandırarak siyasi haklar elde edebilmenin mücadelesini vermeye başlamıştır.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Anayasal sistem ilk kez İngiltere’de XIII. yüzyılda doğmuş ve gelişmiştir. Milliyetçilik ve demokrasi anlayışı; Sanayi Dev­rimi ve sömürgecilikle birleşmiştir. Böylece anayasal süreç; Batı Avrupa’dan Orta Avrupa’ya, oradan da Doğu Avrupa ve Osmanlı Devleti üzerinden geçerek tüm dünyaya yayılmıştır.

Avrupa’da Aydınlanma düşüncesi ilkelerine dayanan ilk modern ve yazılı anayasa 3 Mayıs 1791 tarihli Polonya Anayasası’dır. Bu anayasadan bir süre sonra yeni bir anayasa da Fransa’da ilan edilmiştir. İhtilalle birlikte mutlak iktidarını kaybeden kralın yetkileri, anayasayla sınırlandırılmış ve bu yetkiler meclisle pay­laşılmıştır.

Polonya Anayasası’nın halka duyurulması (Tablo)
Polonya Anayasası’nın halka duyurulması (Tablo)

Diğer Avrupa ülkelerinin de örnek aldığı Fransa Anayasası’yla Avrupa’da anayasaya dayalı meşruti monarşiler devri başlamıştır. Bu sayede Viyana Kongresi’nde alınan kararların egemen kılınmak istendiği 1815-1830 yılları arasında bile Avru­pa’da birçok ülke anayasa ile yönetilmiştir. Krallar bu anayasaları kaldırmak veya sınırlarını daraltmak için çalışmış, liberaller de anayasanın sınırlarını daha da genişletmek ve tam uygulanmasını sağlamak istemiştir.

Yorum yapın